23 Nisan 2014 Çarşamba

2. ÜLKESEL GENETİK KAYNAKLAR ARAŞTIRMA ve GELİŞTİRME PROJESİ, 2003


T.C.  TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 
Toplantı Raporu ANKARA, Haziran 2003

ÖZET
Rekabet ortamında başarılı olabilmenin ön koşulu değişime ayak uydurmaktır. Başarılı olmak için, geleceğe odaklı düşünmek gerekir. Geleceğe odaklı düşünürken, birbirine bağlı sistemler tarafından yaratılan geçmişin, içinde bulunulan zamanın ve olası gelecek alternatiflerinin bir arada incelenmesi kaçınılmazdır. Değişimi ortaya çıkaran kaynakların tümünün değerlendirildiğinden emin olmak için “360 derecelik bakış açısı” gereklidir. Diğer bir deyişle, değişimle başa çıkacak ve uzun vadede başarılı olacak herhangi bir organizasyonel yapıyı kurup yönetirken ya da bir projeyi hayata geçirirken kritik konuların, dış çevrenin, çalışma çevresinin, iç çevrenin ve buralardaki değişimin mutlaka göz önüne alınması gerekir.
Biyolojik çeşitlilik, toplumların ekolojik, ekonomik, kültürel ve manevi zenginlikleri ve geçmişleriyle  bağlantısıdır.  Büyük önem taşımalarına rağmen, doğal ekosistemler artan nüfus ve doğal kaynak tüketim hızının etkisiyle zarar görmekte, biyolojik ve genetik çeşitlilik çok büyük bir hızla azalmaktadır. Söz konusu zenginliklerimizin korunması, sürdürülebilir kullanımı ve değerlendirilmesi hususlarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı projeli ve projesiz bir çok faaliyet yürütmüş ve yürütmeye devam etmektedir. Biyolojik çeşitliliğin korunmasında ekosistemlerin bir bütün olarak korunması temel yaklaşımdır. Ancak, bu kaynakların yalnızca korunması değil aynı zamanda değerlendirilmesi, sürdürülebilir kullanımı ve kayıt altına alınması ve toplumun da bu kaynakları bilinçli olarak koruması önemlidir.
Türkiye’de bir çok kurum, kuruluş ve kişi biyolojik çeşitlilik üzerinde çalışmalar yürütmekte, ancak aralarında işbirliği, koordinasyon ve entegrasyon bulunmamaktadır.  Konu ile ilgili olarak çalışmalar yürüten taraflar, kendi faaliyet alanları içerisinde olan kısımları çalışmakta, çalışılan konular biyolojik çeşitliliği bir bütün olarak ele alamamakta ve bazı konularda büyük boşluklar oluşmaktadır. Örnek olarak, mikroorganizmalar, böcekler ve yosunlar verilebilir. 
Genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin korunması, kullanımı ve ekonomik değere dönüştürülmesi büyük önem kazanmaktadır. Bu kapsamda yapılacak çalışmalar, çok disiplinli ve çok katılımlı çalışmalardır. Böyle çalışmaların yapılabilmesi, yalnızca bir kurum ya da kuruluşun tek başına gerçekleştirebileceği çalışmalar değildir. Konu ile ilgili tüm kuruluşların katılacağı bir organizasyon işidir. Ancak, bu organizasyonu sağlayacak, organizasyona belirli imkanlar temin edecek, organizasyonun koordinasyonunu sağlayacak, milli öncelik ve stratejileri belirleyip uygulanmasını takip edecek ve en önemlisi bu faaliyetlere kaynak sağlayacak bir yapılanmaya  ihtiyaç vardır.
Modern biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliği özellikle bitkilere tüm canlılardan  gen transferini mümkün kılacak duruma gelmiştir. Yakın bir gelecekte ise bu işlemler tüm canlıları kapsayacak seviyeye ulaşacaktır. Bu şartlar altında, modern biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliğinin kullandığı ve kullanmaya devam edeceği temel materyal “her türlü canlı” olacaktır. Zira, yaşanan gelişmeler canlı ile ilgili her özelliğin ekonomik değer haline getirilmesi yönündedir. 
Ülkemizde, özellikle Üniversiteler başta olmak üzere, oluşmaya başlayan modern biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliği kapasitesinin biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar kapsamında etkin kullanımına ihtiyaç vardır. Bunun sağlanabilmesi için de “ülkesel entegrasyon” ilk şart olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkesel Genetik Kaynaklar Araştırma ve Geliştirme Projesi’nin ilk aşaması olarak 23-24 Haziran 2003 tarihlerinde Menemen’de yerleşik T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde düzenlenen Arama Konferansı niteliğindeki toplantının amacı, ülkemizde biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili çalışmaları bir bütün olarak ele alacak, bu çalışmalar için ülke genelinde bir sistem oluşturmak amacıyla üniversiteler dahil ilgili kuruluşlar arasında işbirliği, koordinasyon ve entegrasyonu sağlayabilecek kapasitede kurulması düşünülen merkezin, idari, yasal, teknik ihtiyaçlarını, görev ve sorumluluklarını belirlemektir. 
Veri toplama sürecinde iki aşamalı bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, mevcut durum analizi yapılmış, ilgili konulara ilişkin güçlü ve zayıf yönler ile fırsatlar ve tehditler katılımcıların ortak aklı ile belirlenmiştir. Bilahare katılımclar güçlü ve zayıf yönler ile fırsat ve tehditleri öncelik sıralamasına sokmuşlardır. İkinci aşamada ise, ülkemizdeki genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin en etkin biçimde korunmasını, kullanılmasını ve ekonomik değere dönüştürülmesini sağlamaya yönelik bir sistem yapısı üzerine görüş ve öneriler bildirilmiştir. Üzerinde durum değerlendirmesi yapılan on temel konuya ilave olarak, konunun yasal durumu ve maddi kaynak ihtiyacı  ve sağlanma yolları da görüşülen konular arasında yer almıştır.
Yapılan çalışmalar neticesinde, 
Biyolojik çeşitlilikle ilgili olarak ülkemizde yapılan çalışmaların birbirinden kopuk olduğu ve çalışmaların bir bütünlük içinde yapılmadığı (entegrasyon eksikliği) ve bu eksikliğin giderilmesinin gerekliliği, 
Ülkemizde biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili çalışmaları bir bütün olarak ele alacak, bu çalışmalar için ülke genelinde bir sistem oluşturmak amacıyla üniversiteler de dahil ilgili kuruluşlar arasında işbirliği, koordinasyon ve entegrasyonu sağlayabilecek bir organizasyonun oluşturulması ve bu fonksiyonu yerine getirecek kapasitede bir merkezin kurulması, 
Kurulacak sistemin etkin çalışabilmesi için mutlaka yasal bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu, 
Projenin devamının sağlanması, 
Bu kapsamda yapılacak çalışmaları yürütmek üzere de ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir “Proje Yürütme Kurulu”nun oluşturulması,  
Merkezin kurulması ile ilgili çalışmaların sekreteryasının Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca sürdürülmesinin faydalı olacağı, 
konularında görüş birliğine varılmıştır.

GİRİŞ
Biyolojik çeşitlilik, toplumların ekolojik, ekonomik, kültürel ve manevi zenginlikleri ve geçmişleriyle  bağlantısıdır.  Büyük önem taşımalarına rağmen, doğal ekosistemler artan nüfus ve doğal kaynak tüketim hızının etkisiyle zarar görmekte, biyolojik ve genetik çeşitlilik çok büyük bir hızla azalmaktadır. Söz konusu zenginliklerimizin korunması, sürdürülebilir kullanımı ve değerlendirilmesi hususlarında Bakanlığımız projeli ve projesiz bir çok faaliyet yürütmüş ve yürütmeye devam etmektedir. Biyolojik çeşitliliğin korunmasında ekosistemlerin bir bütün olarak korunması temel yaklaşımımızdır. Ancak, bu kaynakların yalnızca korunması değil aynı zamanda değerlendirilmesi, sürdürülebilir kullanımı ve kayıt altına alınması ve toplumun da bu kaynakları bilinçli olarak koruması önemlidir.
Biyolojik çeşitliliğin global ölçüde azalması, insanlığın günümüzde karşılaştığı en ciddi çevresel tehditlerden birisi olarak tanımlanmaktadır. İnsanın çevreyi olumsuz etkilediği bu çağda, tür kayıplarının daha önceki dönemlere kıyasla çok daha hızlı olduğu tahmin edilmektedir.
Jeomorfolojik, topografik ve iklimsel çeşitlilikleri nedeniyle olağanüstü bir habitat zenginliğine sahip olan Türkiye, son zamanlardaki olumsuz gelişmelere rağmen, doğal yapısını koruyabilmiş nadir ülkelerden biridir. Bir çok ülkede, özel önlemlerle yapay olarak varlığını sürdürebilen pek çok canlı türü, bugün Anadolu’da yaban yaşamını tüm güzelliği ve doğallığı ile sürdürmektedir. Böylesine bir doğal zenginliğe sahip olmak ülkemiz için bir gurur kaynağıdır. Ancak bu zenginliği korumak ve ülkemiz insanları yararına ekonomik değere dönüştürmek ise  bir görev ve sorumluluktur.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bitki genetik kaynaklarında projeli olarak  ex situ muhafaza çalışmalarını 1964 yılından beri sürdürmektedir. Çalışmaların ilk aşamasını,  bitki türlerinin fito-coğrafik ve agro-ekolojik dağılımının  tespiti ve en yüksek farklılık gösteren bitki örneklerinin toplanması oluşturmaktadır.  Toplamalar yıllık hazırlanan programlara göre yapılmaktadır. Bu programlar  hububat, yem bitkileri, yemeklik baklagiller, sebzeler, endüstri bitkileri, süs bitkileri, aromatik ve tıbbi bitkiler, meyve ve bağ ile endemik bitki  türlerinde sistematik, giriş sonrası karantina introdüksiyon/dökümantasyon, generatif saklama ve tohum fizyolojisi  disiplinlerinde yürütülmektedir. Toplamalar, her bitki türünün köy popülasyonları, yabani akrabaları ve   diğer  yabani bitki türlerini kapsıyan gruplardan yapılmaktadır.  Endemik bitki toplamaları, yukarda açıklanan bitki gruplarından ayrı  özel hazırlanmış programlar dahilinde  yürütülmektedir.
Ex situ muhafaza, tohum gen bankalarında generetif olarak ve tarla gen bankalarında (koleksiyon bahçeleri)  vejatatif  koleksiyonlar olarak  yapılmaktadır. İzmir’de 1972 yılında kurulan “Ulusal Gen Bankası”  1964 yılından beri toplanan  bitki genetik kaynakları materyalini muhafaza etmektedir.
Menemen Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Gen Bankasında, tüm bitki gruplarından toplam  50 bin civarında, Ankara Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü gen Bankasında ise ağırlıklı hububat olmak üzere baklagil ve yem bitkileri ve bazı endemik bitkilerden   oluşmak üzere toplam 6 bin civarında materyal muhafazaya alınmıştır. Toplanan materyalde karakterizasyon, üretim/yenileme çalışmaları devam etmektedir. Gen Bankasında, bazı vejetatif olarak üretilebilen bitki türlerinin  ex situ muhafazası için in vitro imkanları bulunmaktadır.  Vejetatif olarak üretilen materyal, bunlar genellikle meyve ve bağ genetik kaynaklarıdır,  konuyla ilgili 13 araştırma enstitüsünde koleksiyon bahçeleri olarak  muhafazaya alınmıştır. In-situ koruma konusunda da, Bakanlığımız Çevre ve Orman Bakanlığı ile birlikte uyguladığı bir pilot proje ile in-situ korumanın modellerini oluşturmuştur.
Şimdiye kadar, ülkemizdeki biyolojik çeşitliliğin boyutlarının tespit edilmesi ve özellikle bitki genetik kaynaklarının ex situ olarak muhafaza edilmesi konularında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı başta olmak üzere, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Üniversiteler tarafından çok başarılı çalışmalar yapılmıştır. 
Ülkemizde biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar konusunda yapılan önemli çalışmalara ve olumlu gelişmelere rağmen, aşağıda bahis edilen üç önemli konuda sorunlar yaşanmaktadır: 
1) Entegrasyon Eksikliği
Genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin korunması, kullanımı ve ekonomik değere dönüştürülmesi büyük önem kazanmaktadır. Bu kapsamda yapılacak çalışmalar, çok disiplinli ve çok katılımlı çalışmalardır. Böyle çalışmaların yapılabilmesi, yalnızca bir kurum ya da kuruluşun tek başına gerçekleştirebileceği çalışmalar değildir. Konu ile ilgili tüm kuruluşların katılacağı bir organizasyon işidir. Ancak, bu organizasyonu sağlayacak, organizasyona belirli imkanlar temin edecek, organizasyonun koordinasyonunu sağlayacak, milli öncelik ve stratejileri belirleyip uygulanmasını takip edecek ve en önemlisi bu faaliyetlere kaynak sağlayacak bir yapılanmaya  ihtiyaç vardır
Türkiye’de bir çok kurum, kuruluş ve kişi biyolojik çeşitlilik üzerinde çalışmalar yürütmekte, ancak aralarında işbirliği, koordinasyon ve entegrasyon bulunmamaktadır.  Konu ile ilgili olarak çalışmalar yürüten taraflar, kendi faaliyet alanları içerisinde olan kısımları çalışmakta, çalışılan konular biyolojik çeşitliliği bir bütün olarak ele alamamakta ve bazı konularda büyük boşluklar oluşmaktadır. Örnek olarak, mikroorganizmalar, böcekler ve yosunlar verilebilir. 
Üniversitelerimizde yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğu yalnızca bitkiyi bulma, teşhis ve herbaryum oluşturma şeklindedir. Üniversitelerimizin çoğunda ilgili birimler biyolojik çeşitlilikle konusunda çok sayıda ve çok değerli çalışmalar yapmasına karşılık arzulanan sonuçlar elde edilememektedir. Bunun en açık örneklerinden biri, koordinasyon eksikliği ya da çalışmalarda bütünlük sağlanamaması nedeniyle  bir “Milli Herbaryum”un oluşturulamamış olmasıdır.
Bitkisel biyolojik çeşitlilik en çok çalışılan konudur. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı iki adet gen bankası ve bazı ziraat fakültelerinde kurulan özel amaçlı gen bankaları bulunmaktadır. Fakat, bu gen bankaları daha çok halihazırda ekonomik öneme sahip olduğu varsayılan bitki materyallerini depolamaktadır. Oysa, özellikle modern biyoteknolojide yaşanan gelişmeler, organizmaları bütün olarak değil gen düzeyinde değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, tüm canlı organizmalar önem kazanmaktadır. Dolayısıyla doğal yapımızda var olan her türlü canlı organizmanın çalışılmasına ihtiyaç vardır. Bu anlamda bir çalışma ülkemizde yapılmamaktadır.
Söz konusu çalışmaların bütünleştirilmesi, kaynak israfının önlenmesi ve azami faydanın sağlanabilmesi için bütünleştirilmiş bir yapıya ihtiyaç vardır.

2) Biyolojik Çeşitlilik Üzerindeki Tahribat
Coğrafi bakımdan üç anakarayı birleştiren ve tarihinde birçok eski uygarlıkları barındıran Anadolu’nun tabii yapısı, insan ve hayvanların uzun dönemli etkileri altında biyolojik bakımdan da büyük ölçüde değişmiştir. Elde edilen çeşitli bulgular, ülkenin geniş bölümünü kaplayan  bugünkü bozkırın da antropojenik etkiyle oluşmuş bitki örtüsü olduğunu göstermektedir. Bu değişim, son yüzyılda hızlanmıştır. Bu hızlanmayı etkileyen nedenlerin  başında;  
- Tarımsal etkinlikler (örneğin, meraların tarlaya dönüştürülmesi, aşırı otlatma, anız yakma, aşırı gübre ve ilaç kullanımı, modern çeşitlerin marjinal alanlarda kullanımı )
- Endüstrileşme, şehirleşme ve imar yapılarının artması, 
- Doğadan bitki toplama ve doğal kaynakların ihtiyaçların karşılanması amacıyla diğer kullanımları,
- Kontrol dışı ormancılık faaliyetleri ve orman yangınları, 
- Turizmdeki gelişmeler, 
- Canlı yada canlı parçalarının patentlenebilir olarak görülmeye başlanması,
- Biyolojik ve genetik çeşitliliğin kontrolsüz ve izinsiz kullanımı gelmektedir.
Bir diğer önemli konu da, yerli halkın doğadan  bilinçsiz olarak yaptığı toplamalar ve yurt dışından gelen araştırıcıların biyolojik çeşitlilik üzerinde yaptığı tahribattır. Şimdiye kadar ülkemizin bütün bölgelerinden bir çok bitki, böcek ve mikroorganizma türü kanuni ve/veya gayrikanuni yollardan tahrip edilmiş veya yurt dışına çıkartılmıştır. Uzun yıllardan beri alınan her türlü tedbire reğmen doğadan toplanarak ihraç edilen ve bu yolla yok edilen bitki türü sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu durum özellikle soğanlı yumrulu bitkilerde çok açık bir şekilde gözlenmektedir.
Alınan tedbirlerin yetersiz kalması, tahribatı önleyici çalışmaların bir bütünlük arzetmemesi ve koordinasyonun eksik olması nedeniyle önemli kayıplar yaşanmaktadır.
3) Biyolojik Çeşitliliğin Ekonomik Değere Dönüştürülememesi
Genetik kaynaklar çok genel bir tarifle, biyolojik çeşitlilik içerisinde doğal olarak bulunan ekonomik öneme sahip olan bitki, hayvan ve mikro organizmaların ekonomik olarak kullanılabilir hale getirilmiş durumunu ifade eder. Diğer bir deyişle, genetik kaynak, doğal halde bulunan bitki, hayvan ya da mikro organizmanın parasal değere dönüştürülmeden önceki halidir.
Modern biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliği özellikle bitkilere tüm canlılardan  gen transferini mümkün kılacak duruma gelmiştir. Yakın bir gelecekte ise bu işlemler tüm canlıları kapsayacak seviyeye ulaşacaktır. Bu şartlar altında, modern biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliğinin kullandığı ve kullanmaya devam edeceği temel materyal “her türlü canlı” olacaktır. Zira, yaşanan gelişmeler canlı ile ilgili her özelliğin ekonomik değer haline getirilmesi yönündedir. 
Zengin biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklara sahip ülkeler için  önemli bir katkı ise, ekonomik öneme sahip özelliklere ait genlerin çıkartılıp kullanılması ile sağlanabilecektir. Söz konusu katkı iki şekilde olabilir. Birincisi, doğrudan kendi ürünlerimizde kullanarak, ikincisi ise patent hakkı karşılığı satarak. Her iki durumda da katkı oldukça büyük olacaktır. Sahip olduğumuz biyolojik zenginlik düşünüldüğünde piyasaya sürülebilecek gen sayısının çokluğunu tahayyül etmek mümkündür. 
Ülkemizde, özellikle Üniversiteler başta olmak üzere, oluşmaya başlayan modern biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliği kapasitesinin biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar kapsamında etkin kullanımına ihtiyaç vardır. Bunun sağlanabilmesi içinde “ülkesel entegrasyon” ilk şart olarak karşımıza çıkmaktadır.
Toplanan her türlü materyal yalnızca tanımlanıp, çok azı morfolojik olarak karakterize edilerek saklanmaktadır. Bu kaynakların ekonomiye kazandırılması ile ilgili yeterli çalışma ve yaklaşım mevcut değildir. Bu kaynakları sadece korumuş olmak için saklamak önemli değildir. Önemli olan, kaynakları ekonomik olarak istifade edilebilir hale getirebilmektedir. Biyolojik çeşitliliğin ekonomiye kazandırılmasını kesin bir parasal değerle ifade etmek mümkün olmasa da, küçük bir örnek ekonomik boyutun tahmini için yeterli olacaktır. 1980’li yıllarda çok yaygınlaşan bir buğday zararlısına dayanıklılık geni, ülkemiz yerel buğday popülasyonlarından diğer ülkelerin buğdaylarına aktarılmıştır. Sadece bu gen aktarımından dolayı ABD buğday üreticilerinin bir yıllık istifadesinin 300 milyon ABD doları olduğunun tahmin edildiği ifade edilmiştir. Diğer yandan buğday üretimine önemli zararlar veren pas hastalıklarına karşı yabani türlerden dayanıklı gen transferi ile elde edilen ilave değerin miktarı ise yukarıdaki miktardan çok daha büyüktür. Örnek sayısını daha da artırmak mümkündür. 
Genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin korunması, kullanımı ve ekonomik değere dönüştürülmesi ülkemiz için büyük önem taşımaktadır. Söz konusu sorunlara çözüm üretmek üzere yapılacak çalışmalar, yalnızca bir kurum ya da kuruluşun tek başına gerçekleştirecileceği çalışmalar olmayıp, çok disiplinli ve çok katılımlı çalışmalardır ve konu ile ilgili tüm kuruluşların katılacağı bir organizasyon işidir. Bu organizasyonu sağlayacak, organizasyona belirli imkanlar temin edecek, organizasyonun koordinasyonunu sağlayacak, milli öncelik ve stratejileri belirleyip uygulanmasını takip edecek ve en önemlisi bu faaliyetlere kaynak sağlayacak bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Ülkesel Genetik Kaynaklar Araştırma ve Geliştirme Projesi ile ihtiyaç duyulan bu yapılanmayı tüm boyutları ile ortaya koyacak bir etüt çalışması yapılması amaçlanmıştır.

TOPLANTININ AMACI ve ÇALIŞMA YÖNTEMİ
Toplantının Amacı
Ülkesel Genetik Kaynaklar Araştırma ve Geliştirme Projesi’nin ilk aşaması olarak 23-24 Haziran 2003 tarihlerinde Menemen’de yerleşik T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde düzenlenen Arama Konferansı niteliğindeki toplantının amacı, ülkemizde biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili çalışmaları bir bütün olarak ele alacak, bu çalışmalar için ülke genelinde bir sistem oluşturmak amacıyla üniversiteler dahil ilgili kuruluşlar arasında işbirliği, koordinasyon ve entegrasyonu sağlayabilecek kapasitede kurulması düşünülen merkezin, idari, yasal, teknik ihtiyaçlarını, görev ve sorumluluklarını belirlemektir.
EK1’de gündemi verilen toplantıda, 
Biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklara ilişkin bilgilerin sürvey ve envanteri, biyolojik çeşitliliğin doğadaki sürvey ve envanteri, korunması, muhafazası, teşhisi, tanımlanması, kullanımı, değerlendirilmesi, entegrasyonu, veri tabanının oluşturulması, izlenmesi, değerlendirilmesi, yasal durumu ve gerekli maddi kaynaklarlar gibi konulardaki mevcut durum analizi yapılmış;
“Konuya ilişkin işbirliği, koordinasyon ve entegrasyon eksikliği var mıdır?”
“Entegrasyon eksikliği varsa nasıl giderilir?”
“Bu entegrasyonu sağlayacak, milli öncelik ve stratejileri belirleyip uygulanmasını takip edecek ve en önemlisi bu faaliyetlere kaynak sağlayacak bir merkezin kurulmasında yarar var mıdır?” 
“Eğer böyle bir merkezin kurulmasında yarar varsa, nasıl kurulmalı ve paydaşları kimler olmalıdır?
gibi sorulara cevap aranmıştır.
Toplantı, ekli listede (EK2) isimleri verilen uzmanların katılımlarıyla gerçekleştirilmiştir.

Çalışma Yöntemi
İster Kamu Sektörüne ya da Özel Sektöre bağlı bir kurum veya kuruluşun etkin yönetiminden, isterse herhangi bir projenin yönetiminden bahis edilsin, hızlı küreselleşmenin getirdiği rekabet ortamında başarılı olabilmenin ön koşulu değişime ayak uydurmaktır. Başarılı olmak için, geleceğe odaklı düşünmek gerekir. Geleceğe odaklı düşünürken, birbirine bağlı sistemler tarafından yaratılan geçmişin, içinde bulunulan zamanın ve olası gelecek alternatiflerinin bir arada incelenmesi kaçınılmazdır. Değişimi ortaya çıkaran kaynakların tümünün değerlendirildiğinden emin olmak için “360 derecelik bakış açısı” gereklidir. Diğer bir deyişle, değişimle başa çıkacak ve uzun vadede başarılı olacak herhangi bir organizasyonel yapıyı kurup yönetirken ya da bir projeyi hayata geçirirken kritik konuların, dış çevrenin, çalışma çevresinin, iç çevrenin ve buralardaki değişimin mutlaka gözönüne alınması gerekir.

Bu bilgilerin ışığında, Ülkesel Genetik Kaynaklar Araştırma ve Geliştirme Projesi Toplantısı’nda kritik konuların, dış çevrenin, çalışma çevresinin ve iç çevrenin değerlendirildiği bir durum analizi yapılmış, elde edilen veriler çalıştay sonrasında devam ettirilecek olan Yön (Misyon, Amaç, Hedef) Belirleme ve Strateji Belirleme çalışmalarında kullanılmak üzere raporun bir sonraki bölümünde derlenmiştir.

Veri toplama sürecinde iki aşamalı bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Öncelikle,
Bilgilerin Sürvey ve Envanteri, 
Biyolojik Çeşitliliğin Doğadaki Sürvey ve Envanteri, 
Koruma ve Muhafaza, 
Teşhis, 
Tanımlama, 
Kullanım, 
Değerlendirme, 
Entegrasyon, 
Veri Tabanı, 
İzleme ve Değerlendirme
konularında mevcut durum analizi yapılmış, bahsi geçen her konuya ilişkin güçlü ve zayıf yönler ile fırsatlar ve tehditler katılımcıların ortak aklı ile belirlenmiştir. Bilahare katılımclar güçlü ve zayıf yönler ile fırsat ve tehditleri öncelik sıralamasına sokmuşlardır.
İkinci aşamada ise, ülkemizdeki genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin en etkin biçimde korunmasını, kullanılmasını ve ekonomik değere dönüştürülmesini sağlamaya yönelik bir sistem yapısı üzerine görüş ve öneriler bildirilmiştir. Üzerinde durum değerlendirmesi yapılan 10 temel konuya ilave olarak, konunun yasal durumu ve maddi kaynak ihtayacı  ve sağlanma yolları da görüşülen konular arasında yer almıştır.

 HYPERLINK "http://www.tagem.gov.tr/HABERLER/tarla_gen_kaynaklari/ugk%20RAPOR%202-2.doc" http://www.tagem.gov.tr/HABERLER/tarla_gen_kaynaklari/ugk%20RAPOR%202-2.doc

Temel Görüşme Konusu 3  – Koruma ve Muhafaza

Güçlü Yönler (S)

Zayıf Yönler (W)

Bitkilerde gelişmiş koruma metotlarının varlığı
Kültüre alınma imkanları
Uluslararası sözleşmeler ve ulusal eylem plânlarının varlığı ve stratejilerin gelişmiş olması
Bitkilerde in situ ve ex situ (Ulusal Gen Bankası ve Muhafaza Bahçeleri) muhafaza çalışmalarında deneyim
Önceden Tahmin ve Erken Uyarı sisteminin eksikliği
Gösterge (indikatör) türlerin tespit edilememiş olması
Hatalı tarım ve ormancılık uygulamaları
Bitki haricinde metot eksikliği
Eğitim ve yayım eksikliği
Politika eksikliği
Koordinasyon eksikliği
Finansal kaynak yetersizliği
Yasal ve kurumsal yapılanmada eksiklik
Kadastro ve arazi kullanım plânlarının eksikliği
Kurumlar arası yetki ve sorumluluklarda uyumsuzluk



Dış İmkan ve Fırsatlar (O)

Dış Tehditler (T)

Biyoteknolojideki gelişmeler
Zengin tür ve eko-sistem mevcudiyeti

Islah çeşitleri ve ırkların geliştirilmesi ile kullanımlarının yaygınlaşması
Epidemiler
Tarımsal ilaçların ve kimyasalların hatalı ve  gereksiz kullanımı
Tarım alanlarının artışı 
Sanayi baskısı 
Aşırı toplama
Orman ve anız  yangınları
Tarım sisteminin değişmesi
Atmosferik kirlenme
Kaçak ve kontrolsüz avcılık
Şehirleşme
Üretmeden sökümler
Aşırı otlatma 
Farklı türlerin ortama sokulması 
Doğal afetler
İstilacı ve yayılmacı türler
Habitat bozulması ve parçalanması
Transgenik bitki ve hayvanlardan doğal ortamdakilere gen kaçması 
Radyoaktif kirlenme
İklim değişiklikleri
Doğadaki türlerin ticaretinin yapılıyor olması
Üretim ve yenilemedeki zorluklar
Karar verme mekanizmasındaki inanç ve ilgi eksikliği 
SWOT çalışmasını takiben, katılımcılar SWOT çalışmasından elde edilen verileri öncelik sıralamasına sokmuşlardır. Buna göre, KORUMA ve MUHAFAZA konularına ilişkin güçlü yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Güçlü Yönler
%
1
Bitkilerde gelişmiş koruma metotlarının varlığı
26,5
2
Kültüre alınma imkanları
25,9
4
Bitkilerde in situ ve ex situ (Ulusal Gen Bankası ve Muhafaza Bahçeleri) muhafaza çalışmalarında deneyim 
24,7
3
Uluslararası sözleşmeler ve ulusal eylem plânlarının varlığı ve stratejilerin gelişmiş olması
22,8

Ülkemizdeki genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin kaybolmasının engellenmesi, in-situ ve ex-situ (gen bankaları ve kolleksiyon bahçeleri) yoluyla muhafaza edilmesi konularında, bitkilerde gelişmiş koruma metotlarının varlığı, bunların kültüre alınma imkanlarının mevcudiyeti ve uluslararası sözleşmeler ve ulusal eylem plânlarının varlığı ve stratejilerin gelişmiş olması ilk üç sırayı alan güçlü yönlerdir.
KORUMA ve MUHAFAZA konularına ilişkin ilişkin zayıf yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Zayıf Yönler
%
3
Hatalı tarım ve ormancılık uygulamaları
19,3
1
Önceden Tahmin ve Erken Uyarı sisteminin eksikliği
11,7
2
Gösterge (indikatör) türlerin tespit edilememiş olması
11,0
7
Koordinasyon eksikliği
10,3
4
Bitki haricinde metot eksikliği
9,7
6
Politika eksikliği
9,0
11
Kurumlar arası yetki ve sorumluluklarda uyumsuzluk
7,0
5
Eğitim ve yayım eksikliği
6,4
10
Kadastro ve arazi kullanım plânlarının eksikliği
6,3
8
Finansal kaynak yetersizliği
5,3
9
Yasal ve kurumsal yapılanmada eksiklik
3,9

Buna göre, hatalı tarım ve ormancılık uygulamaları, önceden tahmin ve erken uyarı sisteminin eksikliği  ve indikatör türlerin tespit edilememiş olması, konuya ilişkin en zayıf üç yön olarak tespit edilmiştir.



KORUMA ve MUHAFAZA konularına ilişkin ilişkin fırsatlar aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Fırsatlar
%
1
Biyoteknolojideki gelişmeler
50,5
2
Zengin tür ve eko-sistem mevcudiyeti
49,5

Konuya ilişkin en önemli fırsat biyoteknolojide meydana gelen gelişmeler olarak görülmektedir. Ülkemizin sahip olduğu zengin tür ve eko-sistem bir diğer fırsattır.





KORUMA ve MUHAFAZA konularına ilişkin ilişkin tehditler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Tehditler
%
1
Islah çeşitleri ve ırkların geliştirilmesi ile kullanımlarının yaygınlaşması
10,4
3
Tarımsal ilaçların ve kimyasalların hatalı ve  gereksiz kullanımı
8,1
17
Habitat bozulması ve parçalanması
8,1
21
Doğadaki türlerin ticaretinin yapılıyor olması
7,1
6
Aşırı toplama
7,0
4
Tarım alanlarının artışı
6,3
5
Sanayi baskısı
5,9
11
Şehirleşme
5,4
2
Epidemiler
5,2
20
İklim değişiklikleri
5,0
12
Üretmeden sökümler
4,4
10
Kaçak ve kontrolsüz avcılık
3,9
8
Tarım sisteminin değişmesi
3,4
18
Transgenik bitki ve hayvanlardan doğal ortamdakilere gen kaçması
3,2
22
Üretim ve yenilemedeki zorluklar
3,1
13
Aşırı otlatma
2,8
9
Atmosferik kirlenme
2,4
14
Farklı türlerin ortama sokulması
2,4
15
Doğal afetler
1,9
16
İstilacı ve yayılmacı türler
1,7
7
Orman ve anız  yangınları
1,2
19
Radyoaktif kirlenme
0,9
Islah çeşitleri ve ırkların geliştirilmesi ile kullanımlarının yaygınlaşması, tarımsal ilaçların ve kimyasalların hatalı ve  gereksiz kullanımı, habitat bozulması ve parçalanması, doğadaki türlerin ticaretinin yapılıyor olması, aşırı toplama, tarım 
alanlarının hızlı artışı ve sanayi baskısı, biyolojik çeşitliliğin korunması ve muhafaza edilmesi açısından en önemli yedi tehdit unsuru olarak belirlenmiştir.












Temel Görüşme Konusu 4 – Teşhis

Güçlü Yönler (S)

Zayıf Yönler (W)

Vasküler Bitkileri Flora kitabının bulunuşu 
Yetişmiş eleman mevcudiyeti
Moleküler tekniklerin kullanılıyor olması
Uluslararası tanımlama kriterlerin mevcudiyeti
Lokal doğa tarihi müzesi, herbaryum ve arboratum mevcudiyeti

Tanımlama ve rehber kitaplarının mevcut olmaması
Uzman ve personel eksikliği
Moleküler tekniklerin yeterince kullanılıyor olmaması
Kaynak aktarım ve kullanımındaki düzensizlik
Ulusal doğa tarihi müzesi, herbaryum ve arboretum eksikliği
Finansal kaynak eksikliği
Kurumsal kaynakların önceliklerinin doğru saptanamaması



Dış İmkan ve Fırsatlar (O)

Dış Tehditler (T)

Genom haritalarının yapılmış ve elektonik ortamdan ulaşılıyor olması
Bazı mevzuatların mevcudiyeti
Son yıllarda teşhis çalışmalarını yapabilecek üniversite ve araştırma enstitülerinin yaygınlaşması
Yeni kullanım alanlarının bulunması

Yabancı araştırmacı, koleksiyoncu ve turistlerin izinsiz ve/veya izne uygun olmayacak şekilde  toplama yapmaları
Halkın veya turistlerin yeterince bilinçli olmaması  
Kültür ve Turizm ile Gümrük Bakanlıklarının konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmaması 
Yurtdışına gönderilen materyalin amaç dışı kullanılması
Bazı gruplar için taksonomik çalışmalara yeterince önem verilmemesi 
Karar verme mekanizmasındaki inanç ve ilgi eksikliği 
SWOT çalışmasını takiben, katılımcılar SWOT çalışmasından elde edilen verileri öncelik sıralamasına sokmuşlardır. Buna göre, TEŞHİS konusuna ilişkin güçlü yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Güçlü Yönler
%
2
Yetişmiş eleman mevcudiyeti
25,9
1
Vasküler Bitkileri Flora kitabının bulunuşu
22,6
4
Uluslararası tanımlama kriterlerin mevcudiyeti
21,7
3
Moleküler tekniklerin kullanılıyor olması
18,6
5
Lokal doğa tarihi müzesi, herbaryum ve arboratum mevcudiyeti
11,3

 Konuya ilişkin çalışmalar yürüten yetişmiş elemanların mevcut olması, Vasküler Bitkileri Flora kitabının bulunması ve uluslararası tanımlama kriterlerin mevcudiyeti tür belirleme çalışmalarına yönelik üç güçlü yön olarak ortaya çıkmıştır.
TEŞHİS konusuna ilişkin zayıf yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Zayıf Yönler
%
1
Tanımlama ve rehber kitaplarının mevcut olmaması
18,5
2
Uzman ve personel eksikliği
17,1
3
Moleküler tekniklerin yeterince kullanılıyor olmaması
13,8
4
Kaynak aktarım ve kullanımındaki düzensizlik
13,8
7
Kurumsal kaynakların önceliklerinin doğru saptanamaması
13,8
5
Ulusal doğa tarihi müzesi, herbaryum ve arboretum eksikliği
12,8
6
Finansal kaynak eksikliği
10,2


Tanımlayıcı ve rehber niteliğinde kitaplarının mevcut olmayışı, uzman ve personel eksikliği, moleküler tekniklerin yeterince kullanılmıyor olması, kaynak aktarım ve kullanımındaki düzensizlik ve kurumsal kaynakların önceliklerinin doğru saptanamaması zayıf yönler olarak belirlenmiştir.
TEŞHİS konusuna ilişkin fırsatlar aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Fırsatlar
%
3
Son yıllarda teşhis çalışmalarını yapabilecek üniversite ve araştırma enstitülerinin yaygınlaşması
32,3
1
Genom haritalarının yapılmış ve elektonik ortamdan ulaşılıyor olması
29,1
2
Bazı mevzuatların mevcudiyeti
20,5
4
Yeni kullanım alanlarının bulunması
18,0


Teşhis çalışmalarına yönelik en önemli fırsat, son yıllarda bu tür çalışmaları yapabilecek üniversite ve araştırma enstitülerinin yaygınlaşması olarak belirlenmiştir. Genom haritalarının yapılmış ve elektonik ortamdan ulaşılıyor olması ve ilgili bazı mevzuatların mevcudiyeti diğer fırsatlar olarak nitelendirilmiştir.
TEŞHİS konusuna ilişkin tehditler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Tehditler
%
1
Yabancı araştırmacı, koleksiyoncu ve turistlerin izinsiz ve/veya izne uygun olmayacak şekilde  toplama yapmaları
28,6
2
Halkın veya turistlerin yeterince bilinçli olmaması
19,8
4
Yurtdışına gönderilen materyalin amaç dışı kullanılması
18,0
3
Kültür ve Turizm ile Gümrük Bakanlıklarının konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmaması
17,2
5
Bazı gruplar için taksonomik çalışmalara yeterince önem verilmemesi
16,5


Konuyla ilişkili mevcut tehditlerden en önemlisi, yabancı araştırmacı, koleksiyoncu ve turistlerin izinsiz ve/veya izne uygun olmayacak şekilde  toplama yapmaları olarak görülmektedir. Halkın veya turistlerin biyolojik çeşitliliğin önemi hakkında yeterince bilinçli olmamaları ve deney amaçlı yurtdışına gönderilen materyalin amaç dışı kullanılması diğer önemli tehditler olarak nitelendirilmektedir.
http://www.tagem.gov.tr/HABERLER/tarla_gen_kaynaklari/ugk%20RAPOR%202-4.doc

Temel Görüşme Konusu 8 – Entegrasyon

Güçlü Yönler (S)

Zayıf Yönler (W)

Bitki genetik kaynakları ile ilgili koordinatör kuruluş ve ilgili mevzuatın mevcut olması
Sektörde çalışan kurum ve kuruluş çeşitliliği
Ulusal ve uluslararası işbirliği imkanlarında artış 

Koordinasyon eksikliği ve koordinasyonu oluşturacak birimin istenilen şekilde güçlendirilememesi
Dublikasyonlar
Mevcut ulusal planların uygulama eksiklikleri
Kurumların mali yönden birlikteliğinin sağlanamaması ve israfın önlenememesi
Ulusal ve uluslararası işbirliği imkânlarının yeterli düzeyde olmaması 
Üniversite – araştırma – uygulama – sivil toplum örgütleri – özel sektör işbirliğinin sağlanamaması
Araştırıcıların teşvik -motivasyonunda yetersizlik



Dış İmkan ve Fırsatlar (O)

Dış Tehditler (T)

Vizyon 2023 Projesi gibi öngörü projelerinde sektörün ön plana çıkması 
Entegrasyonu sağlayabilecek yetişmiş elemanlar
Tarımsal Araştırma Master Plânı çerçevesinde ve diğer araştırma desteklerinde ülke bazında  çok disiplinli araştırmaların teşvik edilmesi
Güçlü bir internet ağının mevcudiyeti
Uluslararası gelişmeler, sözleşmeler ve kaynaklar


Kurumlar arası yetki çatışmaları ve karmaşası
Ekip çalışması alışkanlığının düşük seviyede olması
Mali olanaksızlıklar
Yasal boşluklar
Yanlış personel politikası
Karar verme mekanizmasındaki inanç ve ilgi eksikliği
SWOT çalışmasını takiben, katılımcılar SWOT çalışmasından elde edilen verileri öncelik sıralamasına sokmuşlardır. Buna göre, ENTEGRASYON konusuna ilişkin güçlü yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Güçlü yönler
%
1
Bitki genetik kaynakları ile ilgili koordinatör kuruluş ve ilgili mevzuatın mevcut olması
35,1
2
Sektörde çalışan kurum ve kuruluş çeşitliliği
34,7
3
Ulusal ve uluslararası işbirliği imkanlarında artış
30,2
Bitki genetik kaynakları ile ilgili koordinatör kuruluşun yanı sıra ilgili mevzuatın mevcut olması entegrasyonun sağlanması açısından en güçlü yöndür. Sektörde çalışan kurum ve kuruluş çeşitliliği paydaş sıkıntısı çekilmeyeceğinin göstergesi olup, ulusal ve uluslararası işbirliği imkanlarındaki artış da güçlü bir yön olarak belirlenmiştir.
EGRASYON konusuna ilişkin zayıf yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Zayıf yönler
%
1
Koordinasyon eksikliği ve koordinasyonu oluşturacak birimin istenilen şekilde güçlendirilememesi
30,9
6
Üniversite – araştırma – uygulama – sivil toplum örgütleri – özel sektör işbirliğinin sağlanamaması
19,0
2
Dublikasyonlar
14,0
7
Araştırıcıların teşvik -motivasyonunda yetersizlik
13,7
4
Kurumların mali yönden birlikteliğinin sağlanamaması ve israfın önlenememesi
9,2
3
Mevcut ulusal plânların uygulama eksiklikleri
8,5
5
Ulusal ve uluslararası işbirliği imkânlarının yeterli düzeyde olmaması
4,6

Koordinasyonu gerçekleştirecek birimin istenilen şekilde güçlendirilememiş olması, üniversite – araştırma – uygulama – sivil toplum örgütleri – özel sektör işbirliğinin sağlanamamış bulunması, konu üzerinde çalışan kurum ve kuruluşlarda gereksiz yere ortaya çıkan dublikasyonların varlığı ve araştırıcıların yeteri kadar teşvik  edilmemeleri en önemli zayıflıklar olarak nitelendirilmektedir.
ENTEGRASYON konusuna ilişkin fırsatlar aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Fırsatlar
%
3
Tarımsal Araştırma Master Plânı çerçevesinde ve diğer araştırma desteklerinde ülke bazında  çok disiplinli araştırmaların teşvik edilmesi
26,2
2
Entegrasyonu sağlayabilecek yetişmiş elemanlar
22,3
1
Vizyon 2023 Projesi gibi öngörü projelerinde sektörün ön plâna çıkması
20,5
5
Uluslararası gelişmeler, sözleşmeler ve kaynaklar
16,8
4
Güçlü bir internet ağının mevcudiyeti
14,2

Tarımsal Araştırma Master Plânı çerçevesinde ve araştırmaya yönelik diğer desteklerde ülke bazında  çok disiplinli araştırmaların teşvik edilmesi en önemli
 fırsat olarak değerlendirilmektedir. Entegrasyonu sağlayabilecek yetişmiş elemanların varlığı ve Vizyon 2023 Projesi gibi öngörü projelerinde sektörün ön plâna çıkması önemli fırsatlar arasındadır.
ENTEGRASYON konusuna ilişkin tehditler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Tehditler
%
1
Kurumlar arası yetki çatışmaları ve karmaşası
28,1
5
Yanlış personel politikası
23,8
2
Ekip çalışması alışkanlığının düşük seviyede olması
19,2
3
Malî olanaksızlıklar
19,0
4
Yasal boşluklar
9,8

Entegrasyonun sağlanmasına yönelik olarak, kurumlar arası yetki çatışmaları ve karmaşası, yanlış personel politikaları, genelde ekip çalışması alışkanlığının düşük seviyede olması ve malî olanaksızlıklar önemli tehdit unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır.


Temel Görüşme Konusu 9 – Veri Tabanı

Güçlü Yönler (S)

Zayıf Yönler (W)

Bitki genetik kaynakları ile ilgili olarak bazı bitki türlerinde BGK Avrupa işbirliği veri tabanı merkezi durumunda olmamız
Master Plânda genetik kaynakların muhafazası ile ilgili bir programın bulunması ve ETAE’de merkezi veri tabanının bulunması
Türkiye florası ile ilgili veri tabanı
CBS – uzaktan algılama imkanlarının bulunması
“Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı”nın mevcudiyeti
Yabani formların kültüre alınması ile ilgili çalışmaların yapılmış olması
İleri bir veri tabanı programının kullanılmasının plânlanması ve bu tip programların kullanımını yapacak eleman mevcudiyeti

Biyoistatistik ve biyoinformatik konusunda yeterli sayıda yetişmiş eleman bulunmayışı
Periyodik bir yayının bulunmayışı
Önceden Tahmin ve Erken Uyarı veri tabanının ve stratejik plânlama ve simülasyon modellerinin olmayışı 
Takas mekanizması veri tabanının henüz oluşturulmamış olması
Takas mekanizması ve risk tahmini için altyapı ve  özel eğitilmiş elemanların bulunmayışı
Fauna ve mikro organizma veri tabanlarının  yetersizliği
Etmenlerin risk faktörlerinin belirlenmemiş olması
AR-GE konularının belirlenmemiş olması
Veri tabanı için üniform bir programın kullanılmaması
Veri kalitesini denetleme ve güncelleme sisteminin yetersizliği
İleri bir veri tabanı programının kullanılmayışı
Ulusal ve uluslararası terminolojideki yanlışlıklar



Dış İmkan ve Fırsatlar (O)

Dış Tehditler (T)

Telif hakları
Takas mekanizması veri tabanının oluşturulması ile ilgili çalışmaların öngörülmesi
Fauna ve mikro organizma veri tabanlarının  hazırlama aşamasına gelinmesi
Bilgisayar yazılım ve donanım teknolojisinde yeni gelişmeler
Ulusal ilişkisel ve esnek bir veri tabanı tasarımının yapılması ve geliştirilmesi veya uygun bir veri tabanı programının kullanılması 

Bilgisayar teknolojisinde yazılım ve donanım maliyetlerinin yüksekliği
Veri tabanlarındaki bilgilerin tümünün dış kaynaklara açılması
Karar verme mekanizmasındaki inanç ve ilgi eksikliği



SWOT çalışmasını takiben, katılımcılar SWOT çalışmasından elde edilen verileri öncelik sıralamasına sokmuşlardır. Buna göre, VERİ TABANI konusuna ilişkin güçlü yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:

Güçlü yönler
%
1
Bitki genetik kaynakları ile ilgili olarak bazı bitki türlerinde BGK Avrupa işbirliği veri tabanı merkezi durumunda olmamız
26,5
3
Türkiye florası ile ilgili veri tabanı
20,2
2
Master Plânda genetik kaynakların muhafazası ile ilgili bir programın bulunması ve ETAE’de merkezi veri tabanının bulunması
19,1
5
“Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı”nın mevcudiyeti
16,2
7
İleri bir veri tabanı programının kullanılmasının plânlanması ve bu tip programların kullanımını yapacak eleman mevcudiyeti
10,9
4
CBS – uzaktan algılama imkanlarının bulunması
3,9
6
Yabani formların kültüre alınması ile ilgili çalışmaların yapılmış olması
3,1

Bitki genetik kaynakları ile ilgili olarak bazı bitki türlerinde BGK Avrupa işbirliği veri tabanı merkezi durumunda olmamız  en güçlü yön olarak nitelendirilmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye florası ile ilgili veri tabanının mevcudiyeti, Master Plân’da genetik kaynakların muhafazası ile ilgili bir programın bulunması ve ETAE’de merkezi veri tabanının bulunması ve “Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı”nın varlığı, veri tabanı konusundaki diğer güçlü yönler arasında sıralanmıştır.

VERİ TABANI konusuna ilişkin zayıf yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Zayıf yönler
%
1
Biyoistatistik ve biyoinformatik konusunda yeterli sayıda yetişmiş eleman bulunmayışı
19,6
6
Fauna ve mikro-organizma veri tabanlarının  yetersizliği
17,7
3
Önceden tahmin ve erken uyarı veri tabanının ve stratejik plânlama ve simülasyon modellerinin olmayışı
10,4
8
AR-GE konularının belirlenmemiş olması
9,2
11
İleri bir veri tabanı programının kullanılmayışı
9,0
2
Periyodik bir yayının bulunmayışı
7,5
4
Takas mekanizması veri tabanının henüz oluşturulmamış olması
6,3
10
Veri kalitesini denetleme ve güncelleme sisteminin yetersizliği
4,8
12
Ulusal ve uluslararası terminolojideki yanlışlıklar
4,6
5
Takas mekanizması ve risk tahmini için altyapı ve  özel eğitilmiş elemanların bulunmayışı
3,9
7
Etmenlerin risk faktörlerinin belirlenmemiş olması
3,6
9
Veri tabanı için üniform bir programın kullanılmaması
3,6

Sağlıklı bir veri tabanının oluşturulması ve devamının sağlanması açısından en zayıf yön, biyoistatistik ve biyoinformatik konusunda yeterli sayıda yetişmiş eleman bulunmayışıdır. Bunun yanı sıra, fauna ve mikro-organizma veri tabanlarının  yetersizliği, önceden tahmin ve erken uyarı veri tabanının ve stratejik plânlama ve simülasyon modellerinin bulunmayışı, AR-GE konularının belirlenmemiş olması ve ileri bir veri tabanı programının kullanılmıyor oluşu diğer zayıflıklar arasında sıralanmıştır.

VERİ TABANI konusuna ilişkin fırsatlar aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Fırsatlar
%
4
Bilgisayar yazılım ve donanım teknolojisinde yeni gelişmeler
22,3
3
Fauna ve mikro-organizma veri tabanlarının  hazırlama aşamasına gelinmesi
20,9
1
Telif hakları
20,6
5
Ulusal ilişkisel ve esnek bir veri tabanı tasarımının yapılması ve geliştirilmesi veya uygun bir veri tabanı programının kullanılması
19,5
2
Takas mekanizması veri tabanının oluşturulması ile ilgili çalışmaların öngörülmesi
16,7
Güçlü bir veri tabanının oluşturulması açısından bilgisayar yazılım ve donanım teknolojisindeki yeni gelişmeler en önemli fırsattır. Fauna ve mikro-organizma veri tabanlarının  hazırlama aşamasına gelinmiş olması ve telif haklarının varlığı diğer fırsatlar olarak belirlenmiştir.
VERİ TABANI konusuna ilişkin tehditler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Tehditler
%
1
Bilgisayar teknolojisinde yazılım ve donanım maliyetlerinin yüksekliği
52,4
2
Veri tabanlarındaki bilgilerin tümünün dış kaynaklara açılması
47,6

Bilgisayar teknolojisinde yazılım ve donanım maliyetlerinin yüksekliğinin yanı sıra  veri tabanlarındaki bilgilerin tümünün dış kaynaklara açılması da önemli tehdit unsurları olarak nitelendirilmiştir.

Temel Görüşme Konusu 10 – İzleme ve Değerlendirme

Güçlü Yönler (S)

Zayıf Yönler (W)

Yasal mevzuat
Altyapı
Mevcut veri tabanı
Bazı konularda uzman personel
Sivil topum örgütlerinin aktiviteleri
Bağımsız denetim birimlerinin varlığı



Bazı konularda uzman eksikliği
Yasal mevzuatın uygulanmasında yaptırım gücü eksikliği
Mali kaynak
Kaynakların etkin kullanılamaması
Görev ve yetki karmaşası
Bağımsız kontrol mekanizması eksikliği
Denetleyen ve denetlenen taraftaki eğitim ve bilinç eksikliği
Görev, yetki ve sorumluluk eksikliği
Ekip çalışması eksikliği
Bağımsız denetim birimlerinin yeterli kullanılmaması



Dış İmkan ve Fırsatlar (O)

Dış Tehditler (T)

Metodoloji geliştirme çalışmalarının yapılması
Güçlü iletişim ağı
Uluslararası sözleşmeler 
Uluslararası cazibe 
Yetişmiş insan gücünün varlığı
Teknolojik gelişim

Yetki ve sorumluluk kullanmada  tereddüt, güven eksikliği
Programların uygulanmasındaki kararsızlık
Denetimde yoruma açık mevzuat
Göreve uygun olmayan kişilerin  yetkilendirilmesi
Etik değerlerdeki erozyon
Karar verme mekanizmasındaki inanç ve ilgi eksikliği
SWOT çalışmasını takiben, katılımcılar SWOT çalışmasından elde edilen verileri öncelik sıralamasına sokmuşlardır. Buna göre, İZLEME ve DEĞERLENDİRME konusuna ilişkin güçlü yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Güçlü yönler
%
1
Yasal mevzuat
29,6
2
Altyapı
19,7
4
Bazı konularda uzman personel
18,8
3
Mevcut veri tabanı
17,5
5
Sivil topum örgütlerinin aktiviteleri
8,2
6
Bağımsız denetim birimlerinin varlığı
6,2
İzleme ve değerlendirme süreci sağlıklı işleyen bir sitemin en önemli ögelerindendir. Bu konuda, yasal mevzuatın varlığı, kurulmuş altyapı, bazı konularda uzman personelin mevcudiyeti ve sivil topum örgütlerinin giderek artan bilinçli aktiviteleri güçlü yönler olarak belirlenmiştir.
İZLEME ve DEĞERLENDİRME konusuna ilişkin zayıf yönler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Zayıf yönler
%
2
Yasal mevzuatın uygulanmasında yaptırım gücü eksikliği
17,1
1
Bazı konularda uzman eksikliği
17,0
5
Görev ve yetki karmaşası
16,5
3
Mali kaynak
10,5
4
Kaynakların etkin kullanılamaması
10,5
8
Görev, yetki ve sorumluluk eksikliği
8,3
9
Ekip çalışması eksikliği
7,8
7
Denetleyen ve denetlenen taraftaki eğitim ve bilinç eksikliği
4,7
10
Bağımsız denetim birimlerinin yeterli kullanılmaması
4,3
6
Bağımsız kontrol mekanizması eksikliği
3,3

Yasal mevzuatın varlığına karşılık uygulanmasında yaptırım gücü eksikliği, bazı konularda uzman eksikliği, görev ve yetki karmaşası, mali kaynak eksikliği ve mevcut kaynakların etkin kullanılamaması zayıf yönler arasında görülmektedir.

İZLEME ve DEĞERLENDİRME konusuna ilişkin fırsatlar aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Fırsatlar
%
1
Metodoloji geliştirme çalışmalarının yapılması
19,6
3
Uluslararası sözleşmeler
19,5
2
Güçlü iletişim ağı
18,8
4
Uluslararası cazibe
15,3
5
Yetişmiş insan gücünün varlığı
13,8
6
Teknolojik gelişim
13,0

Konuya ilişkin olarak, metodoloji geliştirme çalışmalarının yapılması, uluslararası sözleşmelerin varlığı ve güçlü bir iletişim ağının mevcudiyeti önemli fırsatlardır.


İZLEME ve DEĞERLENDİRME konusuna ilişkin tehditler aşağıdaki tabloda sıralanmıştır:
Tehditler
%
1
Yetki ve sorumluluk kullanmada  tereddüt, güven eksikliği
29,1
4
Göreve uygun olmayan kişilerin  yetkilendirilmesi
28,6
2
Programların uygulanmasındaki kararsızlık
18,8
5
Etik değerlerdeki erozyon
14,0

Denetimde yoruma açık mevzuat
9,4

Yetki ve sorumluluk kullanmada  tereddüt ve güven eksikliği ile göreve uygun olmayan kişilerin  yetkilendirilmesi en önemli iki tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Programların uygulanmasındaki kararsızlık, etik değerlerdeki erozyon ve denetimde yoruma açık mevzuat diğer tehdit unsurları olarak sıralanmıştır.



http://www.tagem.gov.tr/HABERLER/tarla_gen_kaynaklari/ugk%20RAPOR%203.doc
Ülkemizdeki Genetik Kaynaklar ve Biyolojik Çeşitliliğin En Etkin Biçimde Korunmasını, Kullanılmasını ve 
Ekonomik Değere Dönüştürülmesini Sağlamaya Yönelik Bir Sistem Yapısı Üzerine GÖRÜŞLER ve ÖNERİLER
Ülkemizdeki genetik kaynaklar ve biyolojik çeşitliliğin en etkin biçimde korunmasını, kullanılmasını ve ekonomik değere dönüştürülmesini sağlamaya yönelik bir sistem yapısının kurulmasına ilişkin olarak toplantı katılımcıları tarafından belirtilen görüşler ve sunulan öneriler aşağıda özet halinde verilmiştir:
Biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar konusunda yapılan çalışmalarda Entegrasyonu sağayacak, dublikasyonları önleyecek, yapılan çalışmaları bir arada tutacak, gen kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliği bir merkezde koordine edecek ve rantabl kullanacak iyi bir organizasyona gidilebilirse, gelişmiş insan gücümüzü kullanarak ve altyapı eksikliklerimizi gidererek bir şemsiye altında toplanmamızda hiç bir mahsur olmadığı gibi, ekonomik açıdan çok büyük yarar vardır.
Bu amaçla oluşturulacak yapının,  uluslararası seviyede, hizmet verecek ve referens olarak başvurulabilecek ulusal bir merkez olması gerekmektedir.
Böyle bir merkezi yapılanma Başbakanlığa bağlı olarak mutlak surette olmalıdır. Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulmuş bir yönetmelikle görevlerinin, yetkilerinin ve bütçesinin belirlendiği, dolayısıyla Bakanlıkların görev alanlarıyla ilgili konulardaki kesişmeleri engelleyebilecek, koordinasyon gücüne sahip bir hukuki yapısının olması şarttır.
Kurulması düşünülen sistemde veya merkezde, ilgili kuruluş temsilcilerinden oluşan bir üst kurul oluşturulmalıdır. Örn; “Biyolojik Çeşitlilik  Üst Kurulu” ( Başka bir isimle de kurulabilir.) Kurulması düşünülen Kurul’un Bakanlıklar üzeri statüsü olamaz . Danışma Kurulu niteliğinde olmalıdır.
Kurulması düşünülen Merkez Tarım ve Köyişleri  Bakanlığı bünyesinde Ankara’da kurulmalıdır.
Merkez,  Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde, mevcut gelişmiş alt yapıdan     yararlanarak  Menemen’de kurulabilir.
Merkezin güçlü bir eğitim birimi olmalı ve Türkiye’de mevcut kaynaklardan yararlanmak amacıyla alt yapıların ve uzman personelin envanteri çıkarılmalıdır.
Kurulucak merkezde izleme, değerlendirme ve denetleme birimi bulunmalıdır.
Merkezin bilimsel niteliğini korumak ve siyasi baskılardan uzak tutabilmek için  Başbakanlığıa bağlı yarı özerk bir kuruluş olarak kurulması gereklidir.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi uluslararası bir sözleşmedir ve bizim kanunlarımızın üzerindedir. Dolayısıyla, Başbakanlığa bağlı bir kurumun olmasında fayda vardır. Bakanlıklara bağlı olursa, görevde sürekliliği sağlamak açısından sorunlarla karşılaşılabilir.
Biyolojik  çeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili bütün çalışmaların bir merkezde yapılması mümkün değildir. Koordinasyon için bir merkez kurulmalı, ancak değişik konularda çalışan mevcut kuruluşlar konularında ihtisaslaşmak üzere güçlendirilmelidir. 
Merkezin, Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne uygun olarak yapılandırılması gerekir. Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında kurulacak yapılanmanın sözleşmeden kopuk olması kabul edilemez. Mutlaka organik bir ilişki olmalıdır.
FAO tarafından hazırlanan Gıda ve Tarım İçin Uluslararası Genetik Kaynaklar Sözleşmesi ve Cartagena Biyogüvenlik Protokolü bu yapılanma sırasında göz önünde bulundurulması gereken uluslararası sözleşmelerdir.
Koordinasyon Merkezi, Türkiye’de Genetik Kaynaklar ve Biyolojik Çeşitlilik  üzerine çalışan herkese açık, ülkesel bir merkez olacaktır. Nerede ve hangi statüde kurulacağı önemli değildir, herhangi bir kurum içinde olabilir. Merkez bünyesinde bir çalışma gurubu olacaktır. Bir kanuna değil, görev tanımını yapan bir yönetmeliğe ihtiyaç vardır. Çalışmaların tamamı, özellikle proje bazlı çalışmaların tamamı bu çalışma gurubundan geçerek normal prosedür içinde yürütülecektir. Merkez, fonksiyonları açısından DPT’ye bağlı olacak, ancak kaynak dağılımında çalışma gurubunun kararları esas alınacaktır. Katılımcılık çok önemlidir. Türkiye’nin fiziki kapasitesi tek tek çıkartılacak, konuya ilişkin artıların ve eksilerin neler olduğu tespit edilecek, birimlerin görev tanımları yapılacaktır. Stratejik yönetim konusunda somut önerilerin getirileceği bir veya birkaç çalıştay daha yapılacaktır.
Önerilen organizasyon yapısı şöyledir:
Proje talepleri Merkez’den üniversitelere yönlendirilecek, üniversiteler tarafından tamamlanan projeler Çalışma Grubu’na gelecektir.
Bir diğer Organizasyon önerisi aşağıdaki şekildedir.














Merkez, Uluslararası  Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne uygun olarak yapılandırılmalıdır. Merkezi Gen Bankası ve Merkezi Herbaryum kurulmalıdır.
SONUÇLAR ve ALINAN KARARLAR
Biyolojik çeşitlilikle ilgili olarak ülkemizde yapılan çalışmaların birbirinden kopuk olduğu ve çalışmaların bir bütünlük içinde yapılmadığı (entegrasyon eksikliği) ve bu eksikliğin giderilmesinin gerekliliği tüm katılımcılar tarafından kabul edilmiştir.
Ülkemizde biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklarla ilgili çalışmaları bir bütün olarak ele alacak, bu çalışmalar için ülke genelinde bir sistem oluşturmak amacıyla üniversiteler de dahil ilgili kuruluşlar arasında işbirliği, koordinasyon ve entegrasyonu sağlayabilecek bir organizasyonun oluşturulması ve bu fonksiyonu yerine getirecek kapasitede bir merkezin kurulması katılımcıların büyük bir çoğunluğu tarafından uygun görülmüştür.
Kurulacak sistemin etkin çalışabilmesi için mutlaka yasal bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu görüşü katılımcıların tamamı tarafından benimsenmiştir.
Merkezin kurulması ile ilgili çalışmaların devamında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın  sekreterya görevini sürdürmesinin faydalı olacağı görüşü katılımcıların çoğunluğu tarafından uygun görülmüştür.
Ülkesel Genetik Kaynaklar Araştırma ve Geliştirme Projesinin yürütülmesinin devam ettirilmesine ve bu amaçla bir “Proje Yürütme Kurulu”nun oluşturulması katılımcılar tarafından benimsenmiştir. Buna göre, aşağıdaki kurumlara bağlı kişiler çalıştay sonrasında çalışmalara başlayacaklardır:
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ( 3 kişi)
Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ( 2 kişi)
Üniversiteler (5 kişi)
Çevre ve Orman Bakanlığı ( 2 kişi)
Devlet Plânlama Teşkilatı (DPT)  (2 kişi)
TUBİTAK  (1 kişi)
GAP Bölge İdaresi Başkanlığı (1 kişi)
Sivil Toplum Kuruluşları  (1 kişi)
Yürütme Kurulu ilk aşamada, 2004 yılı için proje bütçesini hazırlayarak DPT’ye verecek ve DPT ile ilişkilerin yürütülmesinden sorumlu olacaktır. Sekreterya TAGEM tarafından devam ettirilecektir. 
Merkezin paydaşları, idari – yasal – teknik ihtiyaçları, görev, yetki ve sorumlulukları gibi konular tespit edilen Yürütme Kurulunca yapılacak çalışmalarla belirlenecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder