23 Nisan 2014 Çarşamba

4. AVRUPA KITASI TOHUM HUKUKU: AVRUPANIN TOHUM YASALARI ÇİFTÇİLERİ KAPIDIŞARI EDİYOR, 2005


Guy Kästler Seedling, July 2005 
Çeviren: Halit Elçi
 HYPERLINK "http://www.grain.org/seedling/?id=343" http://www.grain.org/seedling/?id=343

Avrupa’da ticari tohum arzı sistemi son derece örgütlü ve denetimlidir. Tohum alım-satımına ilişkin Avrupa hukuku, piyasada yalnızca endüstriyel çiftçilik için tek tip tohumların satılabilmesini garantileyecek şekilde, uzun yıllar boyunca yavaş yavaş bir değişim geçirdi; yasalar, çiftçilerin tohumlarını ve geleneksel ürün çeşitlerini -tümüyle yasadışılığa değilse- karaborsaya mahkum ediyor. Güçlü fikri mülkiyet kuralları ve hibritleştirme gibi teknolojilerle birlikte, Avrupa tohum yasaları çiftçileri tohum sisteminin dışına atıyor. Bu makale Guy Kästler’in daha geniş bir çalışmasının kısaltılmış şeklidir. Makale, Avrupa’da -belki de dünyada- tohum yasalarını uygulamada en katı yaklaşımı benimseyen Fransa üzerine odaklanıyor.  
Tarımın başlangıcından bu yana tohumların seçimi ve yeniden üretimi, aynı zamanda tarımsal biyoçeşitliliğin korunması ve yenilenmesi, hiçbir zaman çiftçilerin topraklarının dışında gerçekleşmedi. Kuşkusuz çiftçilerin tohumlarla ilgili çalışması yerel kültür, geleneksel tıbbi sistemler, din ve modern bilimin doğuşu gibi birçok şeyden etkilendi; fakat bunlar asla bitki çeşidi geliştirme işini tarımsal üretimden ayırmadı. Tohum yetiştirme ve üretimi, bir işkolu olarak, Avrupa ve ABD’de 19. yüzyılın başlarına doğru ortaya çıktı; önce uzmanlaşmış çiftliklerde, sonra uzmanlaşmış şirketlerde. Tohum üretiminin çiftçilikten ayrılışının başlangıcı böyle oldu. 
Bu ayrılmaya yol açan, önce ulusal düzeyde ve sonra uluslararası düzeyde piyasaların büyümesidir. Yerel piyasa, yerel çeşitliliği destekler, hatta üretir. Ancak büyük piyasalardaki ticari tarım zincirinin (tohum ve çiftlik ürünlerini sağlayanlar, işleyenler ve dağıtanlar) genişlemesi ve yoğunlaşması (concentration), birkaç en önemli üründe ölçek ekonomilerini (büyük ölçekli işletmeler-ç.n.) teşvik etti ve mümkün olan en düşük fiyata, tek tip ürünlere yol açtı. Çiftçilere aynı tohumları ve türleri ektirtmek, aynı standart ürünü elde etmek için mükemmel bir yöntemdi. Çiftçiler için de aynı çalışmayla daha fazla üretmek, maliyeti (price?) düşürmenin en iyi yoluydu. Fakat, onların hasadı (rekolte) farklı tarımsal-ekolojik ve iklimsel koşulların uygun biçimde bir araya gelmesine bağlı olduğu sürece bu iş zordu. Bu nedenle toprakların türdeş hale getirilmesi (homogenisation), türdeş tohumlar ve gıda maddeleri üretmek için önemlidir. Böcek ilaçlarının, gübrenin kullanılması ve çoğu kez sınırsız sulama yapılması yoluyla çiftçilik, giderek daha fazla ölçüde onun çevresel koşullarından bağımsızlaştı. Çiftçiler yavaş yavaş, tohum üreticileri tarafından teşvik edilen endüstriyel tarım modeline bağımlı halde geliyor. Üretim maliyetleri düşmeye devam ederken, toprak, su ve havanın kirlenmesi, küresel ısınma, işsizlik ve küçük çiftliklerin kaybolması biçiminde gerçek maliyetler ortaya çıkıyor. Gelecek kuşaklar tarafından ödenecek olan bu artan maliyetler, bizi bu tarım modelini ve onu destekleyen yasaları terk etmeye zorluyor.  Yerel düzeyde çiftçiler arasındaki tohum değiş-tokuşu dürüstlüğe ve iyi komşu olmanın temel kurallarına dayanır. Herkes tohumu sağlayan çiftçiyi ve onun tohumlarının ne kadar iyi olduğunu bilir. Komşunu yanıltmak, bir daha asla görmeyeceğin ülkenin diğer ucunda yaşayan bir çiftçiyi yanıltmaktan daha risklidir. Tohum değiş-tokuşu alanını genişlettiğiniz ölçüde risk artar. Tohumun kalitesi çıplak gözle anlaşılmaz ve piyasa çok geçmeden ne olduğu belirsiz tohumlar satan hileci tüccarlarca istila edilir. Piyasaları ele geçirmek isteyen endüstriyel tohum üreticileri, isimsiz tüketicinin korunması ve hileci tüccarların piyasadan uzak tutulması ihtiyacını gerekçe olarak kullanıyor. Devlet, bu amaçlara ulaşma adına, tohum üreticisi şirketlerle birlikte, bu şirketlerin tohum üretiminde mutlak tekel oluşturabilmesini ve bunu sürdürebilmesini garantileyecek tohum yasalarını hayata geçiriyor (bkz. aşağıdaki tablo). 
Kilitli ürün çeşidi
ABD’de 20. yüzyılın başından bu yana endüstriyel tohum üreticileri, çiftçileri hasat ettikleri tohumları yeniden ekmekten vaz geçirerek tohum üretimi üzerindeki tekellerini güçlendirmenin yollarını arıyor. Onların ilk saldırısı, kendisinden biraz farklı bir genetik oluşuma sahip olan aynı türdeki başka bir bitkiden polen almadan kendisini sürekli biçimde yeniden üretemeyecek çapraz-tozlaşmalı bitkilerle oldu. Çapraz-tozlaşmalı bir bitki onun özelliklerini kalıcılaştıracak biçimde kendi kendine döllendirildiğinde, onun soyundan gelenler, onları satılamaz mahsul haline getirecek şekilde, soy-içi üretmeden dolayı nitelik kaybına uğrar.  
Hibritleştirme tekniğiyle bir ıslahçı, sabit1 özellikleri olan bir tohum ve iyi bir ticari değer elde edecektir. Hibritleştirme, iki özgün (doğal biçimde üremiş) bitkiyi, yararlı özellikleri sabitlenmiş ama nitelik kaybına yol açan soy-içi üretmeden dolayı zayıflamış olarak melezlemeyi (çaprazlamayı) içerir. Hibrit tohum eken bir çiftçi, tarlasında tümüyle özdeş bitkilere sahip olacak ve bu tarladan üretilmiş tohumlar, tümüyle özgün bitkilerden alınanlara göre, soy-içi üretmenin aynı nitelik bozucu etkilerine maruz kalacaktır. Çiftçi, bu kilitli ürün çeşitleri için sınırsız biçimde tohum üreticilerine ve tarımsal sanayi şirketlerine bağımlı hale gelecektir. Günümüzde ticarileşmiş çapraz-döllemeli türlerin (pancar, ayçiçeği, birçok bahçecilik ürünleri) çoğunluğu hibrit klonlarıdır. 

Fransa’da tohum yasalarının evrimi 
1884 Fransa’nın tohum üreticileri (mevcut durumda çiftçilerin tohumlarından farklılaşmış olan) ticari tohumların kalitesini tahlil etmek amacıyla,  ilk Ulusal Tohum Araştırma Merkezi’ni kurdu. 
1905 Tohum kalite kontrolü konusunda ilk yasa çıkarıldı.
1922 Tohum kontrol komitesi, bir buğday çeşitleri ve çeşitlerin saflığı ve çimlenme oranı bakımından buğday tohumu için belirlenmiş kalite standartları listesi oluşturdu.
1932 Önce buğday ve hemen ardından yulaf, patates, arpa, yemlik pancar (fodder beet) ve mısır için  olmak üzere, onaylanmış tür ve çeşitler için resmi bir Fransız tohum kataloğu oluşturuldu. Süs bitkileri bu listenin dışında tutuldu ve halen dışındadır. Kataloğa eklenen son bitkiler, 1960’ların başında, bahçecilik sebzeleriydi.
1942 Tohum sanayisi temsilcileri ve devletin görevlendirdiği bilim insanlarından, Tohum Sürekli Teknik Komitesi teşkil edildi; bu komite tohum kataloğunu yönetmeye başladı. Komite, katalogda listelenmiş çeşitleri tanımlamak için gereken ölçütleri belirliyor. 
1949 Bir kararname, ulusal katalogda yer almayan tohumların her türlü alım-satımını (ister ücretsiz, ister para karşılığı) yasakladı. Yalnızca belgeli tohum üreticilerinin tohum satmasına izin verildi. 
Savaş sonrası yıllar - Fransa’da çiftçilerin ürün çeşitleri II. Dünya Savaşı sonrasında kısa sürede yok olmaya başladı. Hasat edilmiş tüm ürünü satın alan kooperatifler, aynı zamanda çiftçilere tohum, gübre ve böcek ilaçları satarak daha fazla para kazanmaya  ve hibrit tohumlar satmaya başladı.
1966 Avrupa Topluluğu, Ortak Kalatog’u oluşturdu.
1998 Fransa, ulusal kataloğuna, amatör sebze çeşitleri (ticari olmayan kullanım) için bir ek yaptı. Avrupa Birliği, ürün çeşitlerinin korunması için ayrı bir liste yapılabilmesine imkan tanıyan bir yönergeyi kabul etti. 
2005 Avrupa Komisyonu, ürün çeşitlerini korumaya ilişkin bir yönerge önerdi.

Çiftçilerin ürün çeşitleri
Giderek daha da karmaşık  ve çiftçilerin uygulayamayacağı hale gelen yetiştirme teknikleri kullanılmaksızın, ulusal tohum kataloğuna tescil için gerekli olan DUS (distinctiveness, uniformity, stability - farklılık, tek tiplilik, istikrar) ve VCU (value for cultivation and use - işleme ve kullanım açısından değerli olma) ölçütlerini yerine getirmek imkansızdır (bkz. aşağıdaki kutu). İlk hibritlerden modern biyoteknolojiye kadar, bitki ıslahçıları tarlanın yerine laboratuarı geçirdi. Bu şekilde, bitki ıslahçıları çiftçilere, laboratuar ve araştırma merkezlerinde yetkinleştirilmiş standart ürünleri kullanmayı dayatıyor. Bir bitki ısklahçısı, kazancını giderek daha da arttırmak ve koşulları istikrarlı hale getirmeyi garantilemek için gübre, böcek ilacı, makineleşme ve sulamayı kullanmaksızın DUS ve VCU ölçütlerini yerine getiremez. Bu nedenle günümüzün ticari ürün çeşitleri, endüstriyel tarım teknikleri tarafından ve bu teknikler için seçilir; çiftçiler de bu teknikler olmaksızın bu tohumlardan ürün yetiştiremez.  

Avrupa Birliği tohum katalog sistemi 
Avrupa Birliği’nin tüm üye devletlerinden, kendi sınırları içinde serbestçe alım-satımı yapılabilecek resmen tanınmış çeşitleri içeren bir ulusal kataloğu (ya da bazı ülkelerde dendiği gibi “liste”yi) oluşturmaları ve yenilemeleri isteniyor. Bu ulusal kataloglar daha sonra Avrupa Komisyonu tarafından, AB Ortak Kataloğu diye bilinen katalog içinde birleştiriliyor. Bir ulusal veya Ortak Katalog’da listelenmeyen ürün çeşitlerinin, teknik dille, AB içinde pazarlanmasına izin verilmiyor. 
Tescil edilmesi için gönderilen ürün çeşitleri, en az iki yıl süresince DUS, ve bazı ürünler için VCU, ölçütlerine uyup uymadığı konusunda test ediliyor. Farklılık (distinctiveness), ürün çeşidinin, tüm diğer tescilli çeşitlerden bir veya daha fazla özellikle ayırt edilebilir olması anlamına geliyor. Tek tiplilik (uniformity), aynı tohum partisinden (batch) yetişen tüm bitkilerin aynı olması anlamına geliyor. İstikrar (stability), bitkinin, birbirini izleyen kuşaklardan sonra aynı kalması anlamına geliyor. VCU ise, tescil edilmekte olan ürün çeşidinin, diğer tescilli çeşitlerle karşılaştırıldığında, (yetiştirilişi veya işlenişinde) niteliksel veya teknolojik bir gelişme sunması anlamına geliyor.  
Avrupa’da, bu katalog sistemi ve fikri mülkiyet hakları arasında güçlü bir ilişki bulunuyor. Her iki durumda da DUS testi gereklidir ve sıklıkla bu test aynı teknik servisler tarafından yapılır. Bir ulusal katalogda veya listede satış için tescil edilen çeşitlerin çoğu, PBR tarafından da korunur.

Yine de, çeşitli nedenlerle, resmi tohum kataloğunda bulunmayan ürünleri yetiştirmek isteyen birçok çiftçi var. Onların, endüstriyel üretim sisteminin tüm maliyetini -tohumlar bunun için yetiştirilir- karşılayacak parası olmayabilir. Bu tohumları satın almaya karşı veya geleneksel iş yapma yöntemlerine bağlı olabilirler. Daha fazla özerklik arayışında olabilir veya alternatif çiftçilik sistemleri (organik, köylü, düşük-girdi, bölgesel vb.) geliştirmek isteyebilirler. Veya basitçe, resmi tohum arz sisteminde ihtiyaçları olanı bulamayabilirler. Tüm bu durumlarda, çiftçiler geleneksel, yerel veya köylü tohumlarından ürün yetiştirmeye arzu duyabilirler. Daha iyi kalite yönündeki tüketici talebi ile çevre dostu ve tarımsal sübvansiyonlarla ilişkisi olmayan çiftçilik sistemleri yönündeki toplumun talebi birleşerek, çiftçileri bu yöne giderek daha fazla itiyor. 
Bundan dolayı çiftçiler tohum saklama ve seçme işinde geleneksel köylü tekniklerini kullanma ihtiyacı duyuyor. Bu yöntemler, ürünleri, bölgelerin (terroir[1]) ve iklim koşullarının çeşitliliğine ve ürünün hasattan sonra nasıl kullanılacağına göre seçer. Bu tür ürünlerin kendi bölgelerinin dışında istikrar göstermeleri gerekmez; üründeki doğal çeşitlilik nedeniyle tek tip de değildirler; onlar sürekli olarak değişim geçirirler. Bu ürünler endüstriyel işleme ve yaygın dağıtıma uyarlanmadıkları için VCU ölçütlerine uymayacaktır. Bu nedenle bu tohumlar mevzuatla belirlenmiş ürün çeşitlerine tekabül etmez; onlar “çeşit-dışı”dır. Bu yüzden çeşitlendirilmiş (diversified), organik veya düşük-girdili tarım sistemleri için ve aynı zamanda yakın bölgelerdeki piyasalar için seçilmiş bitkiler, ticari amaçlı “çeşit” tanımının dışına düşer. Çiftçilerin ürünleri sıkı alım-satım ölçütlerine yanıt verebildiği zaman bile, bu çeşitler yalnızca yerel çiftçilik için küçük miktarlarda üretileceği için, tescil ücretlerini karşılamak imkansızdır (bu ücretler bir sebze çeşidi için 5 bin Euro, bir mısır çeşidi için 15 bin Euro gibi yüksek bir tutara varabilir). Son olarak, tescilli bir çeşidin değişim geçirmesine veya uyarlanmasına izin verilmez. Onun farklı bir çeşit olarak yeniden tescil ettirilmesi gerekir.
Tüm bu sorunlarla karşılaşsalar bile çiftçiler yine de kendi “çeşit-dışı”larını tohum kataloğuna kaydettiremezler. Bu yüzden onlar tohumlarını satamaz, hatta ücretsiz olarak bir başkasına hediye edemezler; tohumları komşu çiftçiyle değiş-tokuş etmeleri bile yasadışıdır. Avrupa yasaları çiftçilerin yalnızca kendi hasatlarından tohum üretmelerine -yalnızca aynı çiftlikte kullanılmak üzere- izin verir.
Bir çiftçi kendi kullanımı için tohum üretebilse bile, çoğu kez kendi başına bir ürün çeşidinin sürekliliğini sağlayamaz. Ürün çeşitleri büyük ölçüde kolektif çalışmaya bağlıdır; piyasa temelinde değil ama düzenli değiş-tokuşlar temelinde. Bu ürün çeşitlerinin, çeşitliliği ve genetik değişkenliği korumaya devam edebilmesi için, diğer çeşitlerle melezlenmeye ve sürekli olarak yenilenmeye ihtiyacı vardır. Her bölgede (terroir), bir tür için belirli çiftçilerin belirli ekim alanları veya tarlaları daha iyi tohumlar üretebilirken, başka türler için başka çiftçiler veya başka toprak parçaları iyi sonuçlar verir. Farklı ürünlerin üretimini yapan bir çiftçi, gelecek yıl ekmesi için gereken tüm tohumları üretemez. Bir sebze üreticisi, bir türden birkaç çapraz-tozlaşmalı çeşidi eşzamanlı olarak yeniden üretemez ve aynı zamanda bir çeşitten ihtiyacı olandan daha fazla tohum üretir (sözgelimi lahanada, tohum üretmek ve çeşitliliği korumak için en azından 50 bitki gereklidir; bu sayıda lahana bir ilâ iki kilo kadar tohum üretir, oysa bir sebze üreticisinin 50 ilâ 100 gramına ihtiyacı vardır). Son olarak, hiç kimse kötü hasattan dolayı tüm tohumlarını yitirme tehlikesine karşı güvencede değildir. 
Eğer tohum üretimindeki belirli evreler geçici olarak atlanabilirse, sınırlı miktardaki çiftçi tohumunun değiş-tokuşu ve satışı, onların varlığının temelinde yatan tarımsal biyoçeşitliliğin dinamik ve kolektif yönetimi için can alıcı önemdedir. Değiş-tokuşu yasaklamak, çiftçilerin tohumlarını yasaklamak demektir.
Çiftlik üretimi tohum
Tohum üreten şirketlerin uğraşmaya devam ettiği sorunlardan biri, buğday gibi kendini tozlayan ürünlerdir. Bu ürünlerle çiftçiler hasat yapabilir, tohumluk saklayabilir ve o tohumları ertesi yıl yeniden ekebilir. Çiftlikte saklanan tohum ücretsiz tohumdur ve bu, ticari tohum üreticileri tarafından hoş görülmüyor. Kuşkusuz, Avrupa tohum kataloğunda yer almayan tohumları satmak veya değiş-tokuş etmek yasadışıdır ve tescilli tohumlar Bitki Islahçı Hakları’ndan yararlanan patent sahibinin izni olmaksızın kullanılamaz. Fakat fiziksel olarak, çiftçileri tohum saklamaktan, değiş-tokuş etmekten veya yeniden ekim için kendi tohum hasatlarını satmaktan hiçbir şey alıkoyamaz. Bu nedenle, katalogdan silinmiş olan ürün çeşitleri gerçekte yıllarca yeniden kullanılabilir. Çiftçiler kendi “yerel” çeşitlerini seçer ve tekrar tohum üreticilerinden tümüyle bağımsız hale gelir. Çiftlik üretimi (farm-saved) tohum, bundan dolayı, katalog sisteminin kökünden söküp atmaya çalıştığı “çiftçilerin tohumları”nın yeniden doğuşuna imkan tanır. Çiftlik üretimi tohum Avrupa’da hala yaygın olarak kullanılıyor. Sözgelimi Fransa’da kendini tozlayan ürünlerin yüzde 50’sinin bu tohumlardan üretildiği hesaplanıyor.
Bu yüzden tohum sanayisi, hükümetle birlikte, çiftlik üretimi tohum kullanımını durdurmak anlamına gelen bir yığın önlem geliştiriyor.
1) BIH: Tohumların çoğu BIH korumalıdır ve bitki ıslahçıları şimdi, ülkeleri UPOV’a katılmaya ikna etmek çaba harcayarak, tüm dünyada etkinlik alanlarını genişletiyor. UPOV Konvansiyonu’nda (1991) yapılan en son değişiklik, PBR sahiplerine sağlanan korumayı arttırdı; böylece baştaki korumalı ürün çeşidinden “özlü biçimde türemiş[2]” tüm çeşitler de koruma kapsamına alınıyor. Bu adımla, BIH çeşitlerinden “özlü biçimde türemiş” olan yeni genleri değiştirilmiş çeşitler için yasal zeminin hazırlanması amaçlanıyordu. Fakat bu değişiklik aynı zamanda, bitki ıslahçılarının, korumalı bir çeşitten “özlü biçimde türemiş” olan tüm çiftlik üretimi tohumlar üzerinde yasal haklar kazanmalarına imkan tanıyor. 1994’te AB’nin 2100/94/EC sayılı yönetmeliğiyle UPOV 1991’in AB üyesi ülkelerde uygulanması benimsendi. Bu yönetmelik çiftçilere, belirli ürünler için, BIH korumalı çeşitlerin çiftlik üretimi tohumlarını kendi çiftliklerinde ekmeye izin veriyor; ama yalnızca her yıl ıslahçıya (patent sahibine-ç.n.) bir telif ücreti ödemeleri koşuluyla. Küçük çiftçiler (92 bin tondan az tahıl hasadı olanlar) bu koşuldan muaf tutuluyor. Hangi ürün çeşitlerinin çiftliklerde tohumluk olarak saklandığının gözlemlenmesinin zorluğundan dolayı, Belçika ve Fransa gibi bazı Avrupa ülkeleri bir Zorunlu ve Gönüllü Katılım (ZGK) projesi hazırladı. ZGK uyarınca, ekmeklik buğday yetiştiren tüm çiftçilerden belirli bir ödeme alınıyor. Toplanan para daha sonra çiftlik üretimi tohumu için telif ücretinden muaf tutulan küçük çiftçilere ve belgeli tohum satın alan çiftçilere geri ödeniyor. Söz konusu ödenti, PBR korumalı çeşitleri yetiştirmeyen çiftçilerden de toplanıyor. Bu projeye karşı mahkemelerde birçok dava açıldı; bu davalar halen sürüyor. Eğer devam etmesine izin verilirse, bu ZGK ödentileri çiftlik üretimi tohumların varlığına yasal olarak ve fiilen son verebilir.
Almanya’da tohum şirketleri, çiftlik üretimi tohumlar üzerinden toplamaları gereken telif ücretlerini belirlemek amacıyla, tüm “çiftçilere” (ölmüş çiftçiler ve çiftçi olmayanlar dahil), her yıl hangi tohumlardan üretim yaptıklarına dair tam envanter talep eden mektuplar yazıyor. 1998’den bu yana 4 binden fazla Alman çiftçisi, çiftliklerinde kendi tohumlarını saklamanın ve kullanmanın hakları olduğuna inandıkları için sorgu formlarını doldurmayı reddetti ve bu nedenle haklarında dava açıldı. Bu davalardan üçü Avrupa Adalet Divanı’na (AAD) götürüldü. İlk davada AAD, tohum şirketlerinin bu tür bilgileri çiftçilerden gelişigüzel biçimde isteyemeyeceğine karar verdi. Bir diğer davada AAD, çiftlik üretimi tohumlar için -şirketlerin istediği gibi- yüzde 80’lik telif ücretinin çok yüksek bir ücret olduğuna karar verdi ve bu oranın yüzde 50 olması gerektiğini belirtti (bkz. aşağıdaki kutu).

Almanya’da Linda patatesi anlaşmazlığı
Linda, bitki ıslahçı Friedrich Böhm tarafından yetiştirilen bir patates çeşididir. Bu bitki, 1974 yılında Almanya’da satış için tescil edilip belgelendirildi (certified) ve 30 yıllığına PBR ile koruma altına alındı. Europlant Linda’nın alım-satımında hakları korumak ve telif ücretlerini toplamakla görevlendirildi. PBR sertifikasının Aralık 2004’te süresinin dolmasından 1 ay önce Europlant, onun ulusal listedeki tescilinin 2009’a kadar geçerli olmasına rağmen, bu çeşidi korumaya son verdi. Bu, söz konusu çeşit hala PBR şemsiyesi altında olduğu için, başka hiç kimsenin onun korumasını devralamayacağı anlamına geliyordu. 
Europlant onu korumaya son vermesinin nedeni olarak, artık Linda’ya benzer ama daha üstün başka patates çeşitlerinin kullanılabilir durumda olmasını gösterdi. Fakat bu korumayı kaldırma öyle bir tarzda gerçekleştirildi ki, Linda liste dışı bırakıldı ve bugün VCU testlerini geçmesi zor olacağı için, yeniden listeye alınmayabilecek. Almanya’daki çeşitli gruplar, Europlant’ın piyasayı kontrol altına almak istediğini söyleyerek bu uygulamayı adaletsizlik olarak nitelendirdi.
Organik tarım yapan çiftçilerin ve küçük çiftçilerin örgütleri, Linda’nın çok popüler olduğu için piyasadan çekilmekte olduğunu ileri sürüyor. Fakat Europlant Linda’nın 1974 ile 2004 arasında piyasanın yalnızca yüzde 0,5’ine hakim olduğunu söylüyor. Eleştiriciler ise Europlant’ın, Alman tüketiciler için neyin iyi olduğuna kendisi karar vererek, yakışıksız biçimde monopolcü bir rol oynadığını ifade ediyor. Europlant bu eleştiriler karşısında, Linda’nın tohum üretimi için yalnızca ileri derecede kontrol edilen birkaç tohum üreticisine izin verildiği için kaliteli bir patates olduğunu, eğer açık piyasaya giderse tohum kalitesinin düşeceğini ve bunun hem çiftçiler hem tüketicilerin zararına olacağını ileri sürüyor. 
Büyük Alman çiftçilerin örgütü Deutcsher Bauernverband, Europlant’ın konuyu ele alış biçimine yönelik eleştirileri kısmen paylaşıyor. Bu örgüt, Linda tohumundan patates üretiminin özel ellerde -çiftliklerde, piyasadan uzakta- yapılması gerekeceğini, nihai ürünün alım-satımının doğrudan doğruya çiftçiler ve tüketiciler arasındaki alış-verişle sınırlanacağını söylüyor. Bu da, Almanya’daki çiftçiler ve tohum ıslahçıları arasında daha büyük mesafenin, hatta güvensizlik ve bağlantı kopukluğunun doğmasına neden olacak. Europlant hemen cevap yetiştirerek, insanların Linda’yı yaşatmak için değil, tohumların telif ücretlerini ödemeden patates yetiştirmek istedikleri için bu kadar çok gürültü kopardıklarını söyledi.
Aslında Linda patatesinin popülerliği o kadar çok ki, bu gürültü medyadan çıktı. Bunun sonucunda, son dakikada (korumanın kalkacağı tarih 30 Haziran 2005’ti), Alman yetkililer, organik tarımcı Karsten Ellenberg’in çiftliğinden gelen talep üzerine Linda’nın kullanımını iki yıl uzattılar. Bu ürün çeşidinin yeniden tescili için başvuruda bulunan Ellenberg, stoklarında hala kullanılacak çok miktarda Linda patates tohumu bulunduğunu, bunların tüketilmesi gerektiğini başarılı biçimde savundu. Peki ya bundan sonrası?
Daha fazla bilgi için www.kartoffelvielfalt.de/linda.htm sitesini ziyaret edin.

Notlar
[1] Terroir: (Fransızca) Toprak veya arazi anlamına gelir ama aynı zamanda coğrafya, toprakbilim ve kültürü de kapsar. Terroir bir kimlik kaynağıdır. Sıklıkla belirli bir şarabın özelliklerini ifade etmek için kullanılır.-y.n.
[2] Özlü biçimde türemiş (essentially derived): orijinal bitkinin temel özelliklerini koruyarak türemiş (bitki).-ç.n.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder