30 Nisan 2014 Çarşamba

25. BİTKİ GENETİK KAYNAKLARI, A.TAN, ETAE, 2009



http://www.aari.gov.tr/institute/bgk/bgk-genel.htm  Temmuz 2009
EGE TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ  
TÜRKİYE BİTKİ GENETİK KAYNAKLARI ÇALIŞMALARI 
Dr. Ayfer TAN    BGK Bölüm Başkanı 
Bitki genetik kaynakları, yerel çeşitler olarak nitelendirilen köy populasyonları; bunların yabani akrabaları, artık kullanılmayan eski çeşitler ve kalıtsal özellikleri net olarak belirlenmiş hatlardan oluşur. Bitki genetik kaynakları, genetik çeşitlilik için önemli kaynak niteliğinde olup, bir bitki türünün gen havuzundaki kalıtsal bilginin çeşitliliği, zenginliğini içermektedir. Bu değerli kaynaklar bulundukları yörelerde çevresel ve diğer baskılarla azalma hatta yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bunların korunması, geleceğin bitkisel üretimini, böylece insanlığın geleceğini, güvence altına alması bakımından zorunludur. Günümüzden 10000 yıl öncesinde bitkilerin kültüre alınan yerel çeşitleri arasında gözlenen genetik çeşitlilik, aynı zamanda farklı yerel koşullara uyum özellikleri yansıttığından, bu türlerin evrimsel potansiyellerinin korunması ve ıslah çalışmalarında kullanılması açısından önem taşımaktadır. Bitki türlerinin değişen çevre koşullarına uyum sağlayabilmesi için, genetik çeşitliliğe sahip olması şarttır. Bitki genetik kaynakları, aynı zamanda, içerdikleri genetik çeşitlilik nedeniyle son yıllarda hızla ilerleme kaydeden biyoteknoloji alanında, üstün nitelikli bitki çeşitlerinin geliştirilmesi için gerekli hammadde niteliğindedir. 
Bitki genetik kaynakları kaynakların aşırı kullanımı, genetik introdüksiyonlar; kirlilik; iklimsel değişiklikler; yetiştikleri habitatlardaki kayıp, azalma, parçalanma; gelişme baskısı; genetik erozyon gibi nedenlerle kaybolmaktadır. Bu nedenle bitki genetik kaynaklarının muhafazası zorunlu hale gelmektedir. Bunun için de ülkeler, uluslararası muhafaza stratejilerini (Ex situ ve in situ) uygulayarak kendi ülkelerindeki bitki genetik kaynaklarını saklamakta ve/veya korumaktadır. Bitki türleri ya kendi doğal ortamlarında (in situ) veya bu tür ortamların dışında (ex situ) gen bankalarında muhafazaya alınırlar. Bu günümüz ve gelecekteki bitkisel araştırmalar, ıslah çalışmaları (yüksek verimli hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşit geliştirme) için kullanıma hazır durumda olmalıdır. Bir ülkenin biyolojik zenginliklerini ülke kalkınmasında kullanabilmek, bu ekonomik potansiyeli harekete geçirebilmek için özelliklerine bu zenginlikler bakımından ne durumda olduğunu belirlemek gerekir. Bu zenginliği önemsememek ve kısa vadeli yararlar için yok olmalarına göz yummak, gelecek kuşaklara miras olarak bırakılabilecek büyük ekonomik potansiyeli tahrip etmekle aynı anlama gelecektir.
Bitki türlerinin içerdikleri çeşitliliğin yoğun olduğu ve bu türlerin anavatanı olarak belirlenen 8 gen merkezi (Yakın Doğu, Akdeniz, Orta Asya, Güney Batı Asya, Hindistan, Orta Amerika, Güney Amerika, Etiyopya) içinde ikisinin (Yakın Doğu ve Akdeniz) ülkemiz üzerinde çakışıyor olması, ülkemizin bitkisel çeşitlilik/bitki genetik kaynakları bakımından ne denli önemli bir potansiyele sahip olduğunun kanıtıdır. Yeni çeşitlerin ıslah edilmesinde yararlanılan bitki genetik kaynakları yönünden ülkemiz diğer ülkelerle kıyaslandığında önemli bir potansiyele sahiptir, hatta ön sıralarda yer almaktadır. Ülkemizde 10000 kadar bitki türü bulunmakta, bunların yaklaşık üçte biri, 3000 kadarı, endemik türdür.   
Ülkemizin sahip olduğu zengin bitkisel çeşitlilik nedeniyle bitki genetik kaynaklarının muhafazası amacıyla 1964 yılında, dünyadaki ilk ülkelerden biri olarak, çalışmalar Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından başlatılmıştır. Bu amaçla ülkemizin değişik yörelerinde sürvey ve toplama çalışmaları yapılmış ve toplanan bitki örnekleri muhafazaya alınmıştır. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü  (ETAE) halen bitki genetik kaynaklarının muhafazası amacıyla çalışmaları yürütmekte ve ülkemizdeki bitki genetik kaynaklarının toplanması ve muhafazası çalışmalarının koordinasyon merkezi olarak görev yapmaktadır. Bitki genetik kaynaklarının ex situ ve in situ (yerinde) muhafazası birbirini tamamlar nitelikte ele alınmaktadır. ETAE’de milli nitelikte bir tohum gen bankası bulunmaktadır. Bu bankada bitki genetik kaynakları aktif ve baz koleksiyonlar olarak uzun ve orta süreli saklanmaktadır. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünün de dahil olduğu 12 kuruluşta meyve genetik kaynaklarının muhafaza edildiği arazi gen bankası (meyve koleksiyon bahçesi) mevcuttur. Ayrıca tohum gen bankasındaki baz koleksiyonların emniyet duplikasyonları için Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsünde (TBMAE) bir muhafaza birimi vardır. 
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı ile işbirliği halinde kültür bitkilerinin yabani akrabalarının yerinde (in situ) muhafazası çalışmaları yürütülmüş kültür bitkilerinin yabani akrabaları için gen koruma ve yönetim alanları belirlenmiştir. Belirlenen bu alanlarda hedef türlerle birlikte bulunan bazı yabani endüstri bitkileri ve tıbbı kokulu bitki türleri de koruma altında olacaktır. Ayrıca Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünün liderliğinde yerel çeşitlerin in situ (yerinde) muhafazası amacıyla yeni bir proje başlatılmış olup, bu proje ile yerel çeşitlerin çiftçi şartlarında muhafaza imkanları araştırılacaktır. Ülkemiz bu çalışmaları ile bitki genetik kaynaklarının tüm muhafaza stratejilerini bir arada ve birbirini tamamlar nitelikte yürütülen az sayıdaki ülkelerden biridir. Bu nedenle gerek organizasyonu ve gerekse yürüttüğü çalışmalarla bu konuya yeni başlayan ülkelere de örnek olmaktadır.   
1992 yılında imzalanan ve 1997 yılında onaylanarak resmi gazetede yayınlanan “Biyolojik Çeşitlilik Anlaşmasına”da taraf olan ülkemiz bu anlaşma çerçevesinde hazırlanan “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Eylem Planı” çerçevesinde de bitki genetik kaynaklarının muhafazası ile yükümlü olmaktadır. Esas olarak “Uluslararası Bitki Genetik Kaynakları Taahhütnamesi” ile “Biyolojik Çeşitlilik Anlaşmasının” bitki genetik kaynaklarının muhafazası ile ilgili maddeleri birbiriyle uyum içinde olup, taahhütnamede buna atıfta bulunulmaktadır. Ülkelerin öncelikli endemik türlerinin korunmasına yönelik Bern Sözleşmesi, CITES Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi (Sulak Alanlar), Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi de bitki genetik kaynaklarının korunması ile ilişkili olan, ülkemizin de taraf olduğu, sözleşmeler içinde sayılabilir.   
“Bitki Genetik Kaynaklarının Toplanması Muhafazası ve Kullanılması” hakkında bir yönetmelik ile bu çalışmalar yasal bir zemine oturtulmuş olup, bu yönetmelik 15 Ağustos 1992 gün ve 21316 sayılı Resmi Gazetede de yayınlanmıştır. Bu yönetmelik ile bitki genetik kaynakları çalışmaları, yurtiçi ve yurtdışı işbirliği hususları, ilgili kurum ve kuruluşların sorumlulukları düzenlenmektedir. 
“Bitki Genetik Kaynaklarının In situ (Yerinde) Muhafazası” konusunda Ulusal Plan 1996 yılında hazırlanmış ve muhafazaya alınacak öncelikli türler belirlenmiştir. Bu türler içinde, pancar türleri gibi endüstri bitkileri yanında, anavatanı ülkemiz olan bazı tıbbi ve kokulu bitkiler de yer almaktadır. Bu plan “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Eylem Planı” ile de uyum sağlamakta olup, biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla ülkemizde yürütülen tüm çalışmalara da atıfta bulunmaktadır. 
Bitki genetik kaynakları konusunda ülkemiz uluslararası kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yapmakta olup, bitki genetik kaynakları konusunda küresel, bölgesel ve bitki networklerine üyelikleri de mevcuttur. Bunların içinde Bitki Genetik Kaynakları Avrupa İşbirliği Programı (ECP/GR) çerçevesinde Endüstri Bitkileri Genetik Kaynakları çalışma grubuna, Batı Asya, Kuzey Afrika Bitki Genetik Kaynakları Ağı (WANANET) Endüstri Bitkileri ve Biyolojik Çeşitlilik Çalışma Grupları, Dünya Pancar Genetik Kaynakları Ağı, Akdeniz Kullanım Altında ve İhmal Edilmiş Bitki Türleri Ağı’na üyeliklerimiz sayılabilir.   
Ülkemiz, ekonomik yönden önemli pek çok endüstri bitkisinin orijin ve/veya çeşitlilik merkezi durumundadır. Arkeolojik kayıtlara bazı bitkilerin ilk kez kültüre alındığı merkezlerde biri durumundadır. Örneğin, keten bitkisine ait ilk arkeolojik kayıt, Doğu Anadolu’da Çayönü’nde M.Ö. 7200-6500 tarihlerine aittir. Ülkemiz için ekonomik öneme sahip olan ve bazıları geleneksel olarak eski çağlardan bu yana yetiştirilmekte olan endüstri bitkileri genetik kaynakları aşağıda verilmiştir.   
“Genetik Çeşitliliğin In Situ (Yerinde) Muhafazası Projesi” kapsamında yürütülen çalışmaların değerlendirildiği ve tartışıldığı uluslararası sempozyumda sunulan bildirilerin yayınlandığı “The Proceeding of International Symposium on In situ Conservation of Plant Genetic Diversity” önemli yayınlardan biri olup, bu anlamda dünyada yapılan ilk yayınlardan biridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder